3)Karanlık Oda

811 43 57
                                    

Blossom'un Gözünden:

Beni hiç dinlemeden kapkaranlık bir odaya sürüklemişti. Kaçmak istemek en doğal hakkımdı, hiç tanımadığım; adını bile bilmediğim bir yabancıyla neden birlikte yaşamaya çalışayım ki? Ama o bunu düşüneneyecek kadar bencil herifin tekiydi. Amacını söylemiyordu bile, beni neden burada zorla tutuyordu ki anlam veremiyorum...
Buttercup ve Bubbles neden hala beni bulamadılar? Daha doğrusu beni aramaya çıkmışlar mıydı? Evden aniden çıkıp gitmiştim, belki de kendim dönerim düşüncesiyle beni aramıyorlardı. Eğer durum öyleyse işler benim için çok zor olacaktı. Neredeyse bir gündür onun esiri gibiyim. Bana çok kötü davrandığı söylenemezdi belki ama onunla kalmak beni rahatsız ediyordu. Ürkütücü biriydi. Tavırları, gülüşü, düşünceleri...
Gerçi düşüncelerini bilmiyorum, bana hiçbir şey anlatma gereği duymuyordu. Ve bu biraz can yakıcı. Ah can yakıcı demişken ayağım! Kaçmaya çalışırken düştüm ve burkuldu. Canım çok yanıyordu ama o bunu görmezden gelerek beni zorla buraya yürüttü. O her ne kadar dinlemese de anlatmaya çalışmıştım fakat tek kelime bile etmemişti. Ben de ona yalvaracak değildim tabii ki. Sonrasında ayağımla ilgili bir şey söylememiş olsam bile canım çok yanıyordu. Görmüyor olsam da şiştiğini kolayca hissediyordum. Duygusuz öküz, bunu nasıl fark etmezdi!

Onun şu an ne yaptığını hiç bilmiyordum ama odadan çıkmamıştı. Çünkü kapı sesini hiç duymadım. Karanlığın içinde bir yerde derin nefes alış-verişini duyuyordum. Sanırım çok sinirli, fazla derin nefesler alıyordu. Bilmesem boğuluyor sanırdım. Tahminen çok uzağımda değildi ama tam olarak nerede bilemiyorum. Konuşsam her an patlayacak gibi olduğunu bildiğim için yaklaşık on dakikadır sessizce susuyorum. Eğer o konuşmaya başlarsa daha iyi olur gibiydi...

-???: Benden kaçabileceğini mi sandın? Hem de bu kadar kolay bir şekilde?

-Blossom: Ne bekliyordun ki, seninle güzelce yaşayıp kaderime boyun eğeceğimi falan mı sandın?

Oha konuştu, çok şükür ya! Susması, konuşmasından daha ürkütücü geliyor. Ve nefesi yüzüme değiyor neredeyse. Ne kadar yakınımdaydı bu çocuk?

-???: Evet, sessizce bana alışman gerekiyordu. İlk günden kaçmamalıydın! Kendi ellerinle sonunu hazırlıyorsun, bunun için bu kadar acele etmeseydin keşke daha zamanımız vardı.

-Blossom: Aynen, belki ellerinin arasına ölürüm. Yine kollarında baygın bir şekilde durmuş olacağım için sanırım bu seni mutlu ederdi.

-???: Evet, saçma sapan hareketler yapmandansa baygın olmanı tercih ederdim.

-Blossom: Madem öyle neden tekrar bayıltmıyorsun? Yapsana en azından seninle muhatap olmak zorunda kalmam!

-???: Hayır küçük hanım, bu sefer öylece kurtulamazsın ellerimden. Biraz acı çekip akıllanman gerekiyor.

-???: Ne saçmalıyorsun-

Ayağımda hissettiğim baskı ile aniden çığlık attım.
Zaten canım yanıyordu, bu neydi şimdi?! Ayağıyla yaralı olan her iki ayağımıda eziyordu. Bu kalpsizin hiç acıma duygusu yoktu kessinlile!

-Blossom: Ne yaptığını sanıyorsun?! Çek ayağını hemen!

-???: Benimle konuşmana dikkat et, ne zaman ne istersem onu yaparım.

-Blossom: Allah belanı-

Sözümü bile bitiremeden tekrar uyguladığı baskı ile dişlerimi sıktım ve gözlerimi sıkıca kapattım. Bağırmak istemiyordum, bunun hiçbir etkisi yoktu. Ve hiçbir zaman, hiçkimsenin karşısında acınası bir halde gözükmek istemiyordum. Acıya dayanmam gerekiyordu fakat dayanılacak gibi değildi. Acımı bastırmaya çalışırken gözlerimden bir yaş süzüldü sadece...
Sonra nefes sesleri durdu, ayağını da ayağımdan kaldırmıştı.
Yanımda mıydı bilmiyordum sadece derin bir nefes aldım ve beklemeye başladım. Bir yandan da, beni bağladığı ipleri ellerimle açmaya çalışıyordum ama çok sıkı bağlamıştı, büyük ihtimalle onunla bir süre daha geçirirsem eğer kollarım olmayacaktı...
Adım seslerini duydum, gittikçe yaklaşıyordu sesler ve bu kalbimin deli gibi atmasına sebep oluyordu. Bana ne yapacağını, daha ne kadar bu odada kapalı kalacağımı hiç bilmiyordum. Bildiğim tek bir şey vardı o da en yakın zamanda buradan kaçmam gerektiğiydi...

GİZLİ ŞİFRE (PPGXRRB) Where stories live. Discover now