Bi yavru ineğimiz eksikti...

33 0 0
                                    

Dünkü konuşmamızdan sonra yine "uyudun mu" diye bir mesaj attım çocuğa. Neden hep uyudun mu dediğimi merak ederken neden benim ona yazdığımı da merak ediyorum, yoksa bir şeyler mi olacak aramızda... Uyumadığını ama dün akşam benimle konuştuktan hemen sonra uyuyakaldığını söyledi. Çok yoruluyormuş, antrenmanları başlayınca kim bilir nasıl olurmuş falan filan. Madem profesyonel sporcusun, seviyorsun, devam ettirmek istiyorsun, okulla aynı anda ilerletmeyi de başaracaksın anacım ne o öyle yoruluyorum falan. Ben 10 senedir hem okul hem tenis derken büyüdüğümün yeni yeni farkına varıyorum açıkçası, liseye başlamasam haberim olmayacak yaşlandığımdan. Bende yoruluyorum ama alıştım uzun zamandır, sende katlanacaksın artık. O, antrenmanları başlayınca daha çok yorulacağından falan bahsederken ben gittim buna rutin bir günümü sıraladım; yok okuldan gel yemek ye, antrenmana git, ders çalış, uyu yok köpeği gezdir, müzik dinle, kitap oku... Saçmaladığımın farkına varınca çocuğa ne bunlardan diye kızdım kendime. O sormadan neden anlatıyorum ki, merak etse sorardı, fazladan da bilgi vermemek lazım şu erkek milletine, adamlar sonra Einstein kesiliyor başımıza. Ben günlük programımı anlatınca o da bana en eğlenceli ve en kolay senenin ilk sene olduğunu ve iyi değerlendirmem gerektiğini söyledi bende Fransızca öğrendikten sonra kolay bence dedim ve Fransızcayı da yarım yamalak öğrenebildim, sınıfta kalıyordum az kalsın. Ne dediğini önümüzdeki yıllarda anlayacağımı söyledi ve okuldan konuşmayalım dedi. Bende gittim sütaş reklamında yavru ineğin koşuşturmasını tatlı bulduğumu söyledim, akıl fikir ver tanrım neler diyorum böyle. Reklamdan bahsetmemi bırakın, bide ineğin ayağının kaymasından ve bunu görünce ağladığımı anlattım ona. Ah Hazal ah! Nerde hata yaptım diye düşünüyorum da en başında yapmışım şimdi fark ediyorum. O ineğin ayağı kayınca ağlama durumuma karşılık her hayvanın yavrusunun tatlı olduğunu ama özellikle o inek üzerine düşünmediğini söyledi. O diyor inek ben diyorum ayağı kayıyor, birden dedim ki "çok üzülüyorum o hayvana yaa". Deliler hastanesine yatmamın vakti gelmiştir, kutluyorum kendimi. O da abarttığımı söyledi. Aslında hiçte abartmıyorum, ha bir gün yavru inek için ağlamışım ha 8 ay Sincap için ağlamışım ne fark eder ki ikisi de hayvan(!) sonuçta. Bunun üzerine birde "çok annecil bir yapım var değil mi" dedim Sincaba,  allah beni naapmasın, çocuk istiyorum demediğim kalmış sanırım. O da "biraz erken gelişmiş o anne duyguları sende" dedi, e haklı çocuk ama napak ölek mi? Şimdi deseniz Hazalcım evlen Sincapla boy boy Haz-sinler yap diye, yaşım 16 demem evlenir çocuk yaparım yani o kadar çok seviyorum bu çocuğu, tabi o zamanlar işin ciddiyetinin de farkında değilim ya ileri geri komiklik olsun diye konuşuyorum.

Sonra bana "Futbol maçında oyuncu yere düşünce ay canı acıdı diyen anneannem gibisin" dedi, anneydik anneanne olduk ben daha gencim tamam mı annecil yapım olabilir ama henüz 16 yaşındayım! Ama bir şey diyemedim ona daha başından trip atamazdım zaten, sadece "haha anneanneni sevdim bak" diyebildim. Sonra ben yine salaklığımı yaptım ve yavru ineğin gece gece neden dışarıda dolaştığını sordum, ineğin sokakta uyurkenki fotoğrafını attım ona. Önce bir soru işareti gönderdi sonrasında ineğin tatlı olduğunu ama bütün gece bundan bahsetmememiz gerektiğini söyledi. Haklı çocuk bende uzattıkça uzatmışım yani. Uzatmaya da devam etmişim, yavru ineğin başka fotoğrafını atıp "ben yavru inek istiyorum yeaa" demişim, Sincap bey de "bende birçok şey istiyorum ama olmuyor" diye cevap verdi bana, bu cümlesinden sonra da tam bir "ebeveyn" gibi cevap verdiğini düşündüğünü söyledi. Hepsi senin suçun be Hazal, çocuk zaten senden büyük iyice büyüdü senin yüzünden. Bu inek olayını Lale'yle beraberken konuşmuştuk o yüzden aklımda kalmıştı, Lale'yle yavru inek hakkındaki konuşmamızın fotoğrafını Sincaba attım o da "bende yavru ineği sadece benimle paylaştın sandım" dedi. Bende o anki boşluğuma gelip, Lale'yle derslerde o yavru inek için ağladığımızı sonra Bora'nın yanımıza gelip yavru ineğin animasyon olduğunu söyleyince nasıl yıkıldığımızı anlattım. O da güldü. Ama içtiğim için böyle saçmaladığımı söyleyince birazcık hakkımda normal düşünmeye başlamıştır diye düşünüyordum ve düşündüğüm gibi de oldu. Ben içtiğimi söyledikten sonra alkol muhabbeti açtı hangi içkileri seviyorum bugün ne içtim falan filan... Bende tekila içtiğimi söyledim ama sevdiğim içkileri saymamıştım. Ben sayamadan o kafayla her şeye ağladığımı anlatmışım, üstüne üstlük "bir daha içmem ben yaa" demişim. O da bana içkisiz bir hayatın olamayacağını, içkinin "can" olduğunu söyledi. Bizim Sincap bide alkolik çıktı he, işimiz var diye düşündüm. Ben onun alkolik olduğunu düşünürken gitmişim çocuğa içince çok sapıttığımı hatta bir keresinde alkolü çok kaçırıp yaptığım rezillikleri anlatmışım, asıl alkolik benmişim de haberimiz yokmuş. O da söylediklerimi fırsat bildi tabi "seninle bir gün içip, mallıklarını izlemek lazım" dedi. Bende cevap olarak "abi ayıp lan" dedim yüzsüze. Bir daha da "lan" ve "abi" kelimesini onunla konuşurken kullanmayacağıma yemin ettim. Ben ayıp lan falan deyince bu da dalga geçtiğini ve alınmamamı söyledi, bende alınmamıştım zaten umurumda bile değildi ne dediği. Sonra kendini övmeye falan başladı yok içki ortamında benim muhabbetime doyum olmaz, yok çok eğlendiririm insanları falan filan diye... Bende bu dediklerini pek takmayınca yarın sabah dershaneye gideceğini ve uyuması gerektiğini söyledi ve bana tatlı rüyalar dedi.

The Big BoyWhere stories live. Discover now