4. Bölüm - Değişken Bir Gün

101 11 8
                                    


-İyi okumalar!-


4. Bölüm - Değişken Bir Gün

*

En iyi yazarların en güzel sözleri hep cesaretten geçiyordu ve en güzel hikayeler hep bir şeylere cesaret edenlerle başlıyordu. Çünkü korkakların, anlatılacak hikayeleri olmazdı.

Sevdiğim yazarlara gidip bunun doğru olmadığını söylemek istiyordum. Oscar Wilde'ın kapısını çalıp yanlış düşündüğünü; Jack London'ın karşısına geçip korkaklara da bir şans vermesini söylemek istiyordum. Ya da, bir sabah bunaltıcı düşüncelerimden uyandığımda kendimi cesaretli birine dönüşmüş olarak bulabilmek istiyordum.*

Bu mümkün değildi. Mümkün olan, eğer hikayemi değerli kılmak istiyorsam benim kendimi değiştirmemdi. Ben de bir şekilde başarmaya çalışıyordum. Benim yolum yanlış mıydı bilmiyordum ama olduğum yerde sayarsam bir şeylere asla ulaşamayacağımın farkındaydım.

Uzun zamandır bir şeylere cesaret etmemiştim. Hatta üniversite için şehir değiştirmek yaptığım en cesurca şey bile sayılabilirdi. Kendimi cesaretlendirdiğim her konuda, daha üstünden fazla zaman geçmeden tam tersi konuşmalar yapmış ve o cesareti ellerimin tersiyle itelemiştim.

Aynı döngüde yaşayıp duruyordum. Arkadaş edinirken de aynı şey oluyordu, Umut'la gezerken de aynısı olmuştu. Umut bana ödevimi kendi yöntemiyle deneyebileceğimi söylediğinde cesaret edemeyeceğimi söyleyip bu fikrin olasılığını bile reddetmiştim. Aynı zamanda, yazmam gereken kısacık, bir sayfalık ödevi bir türlü yazamamıştım.

Çünkü Umut bana küçük bir kapı açmıştı ve onu kafamdan atamıyordum. Onun yüzünden kafamda oluşan acabalar ve belkiler yazmamı engelliyordu. Kapının arkasındakileri merak ediyordum.

Yine de o ihtimali görmezden gelmeyi denemiştim. Elimde yazıların yerine koyabileceğim fotoğraflar olmayınca kendimi zorlayarak teslim edilebilecek seviyede olan bir şeyler yazmayı başarmıştım da. Yalnızca içime sinmemişti.

Her zamanki gibi.

Bu da bana, istemem yan cebime koyculuk yaparak geldiğimden beri ilk defa istediğim bir şeyi deneme fırsatını sunmuştu. İçten içe, bir şans vermek istiyordum. Denemek, belki yanılmak, belki başarmak; belki korktuğum kadar kötü olmayacağını görmek.

Hâlâ geçebileceğimi düşünmüyordum ama kafamda artı eksi tablosu oluşturduğumda bu dersten kalmanın bana pek de bir şey kaybettirmeye gibi duruyordu. Bu yüzden sadece deneyecektim. Zaten çektiğim fotoğrafları kullanma konusunda emin değildim. Gidip yeniden gezecek, gördüğüm şeyleri not almaktansa fotoğraflarını çekecektim. Kullanıp kullanmamak bana kalmıştı. Her şey kontrolüm altındaydı. Korkacak, çekinecek bir şey yoktu. Çekinecek bir şey yoktu ama küçücük bir şeyin bile beni bu kadar sıkıştırıp düşündürmesi beni çok rahatsız ediyordu. Bu çok zordu, başkaları nasıl yapıyordu?

Uzun sayılabilecek bir süre boyunca karar vermeye çalışmıştım. Vazgeçip yeniden karar vermekle geçen sürüncemenin sonucunda da gitmeye karar vermiştim.

Gizem bugün odada değildi. Hatta dün gece odaya bile gelmemişti, ben de bu fırsatı kullanarak uzun zamandır yapamadığım şeyleri yapmıştım.

Sabah kalkmış, birkaç gün önce tek başıma dolaşırken görüp aldığım kahve demleyicisinde kahvemi yapıp sakince kitabımı okumuştum.

Sevdiğim şarkıları dinlemiş, çokça zamandır uzak kaldığım dizimin kaçırdığım bölümlerini izlemiş ve en önemlisi de rahat rahat, boş boş oturmuştum.

Şimdi de kararsızlığım, beynimi ufalamaya başlayıp beni bu yaptığımın mantıksız bir şey olduğuna ikna etme çırpınışlarına girmeden önce, odadaki sessizliğin içinde sakince hazırlanmaya başlayacaktım. Gizem'in yokluğu sayesinde uzun zaman sonra odamdan acele acele ya da kaçarak çıkmak zorunda değildim. Odada geçirdiğim Gizemsiz anlarda tek başıma yaşasaydım ne kadar huzurlu olacağımı da fark etmiştim.

Düş KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin