2. Bölüm - Bilinmeyen Grubun Tişörtü

166 15 11
                                    


-Bu bölümü çooook uzun zamandır bitirmeye çalışıyorum. İçime sinmedi ama artık bende durmaması gerektiğine karar verdim. Okurken sizin de içinize sinmezse, böyle küçük küçük rahatsız edici, yüz buruşturacak hatalar görürseniz,"En azından denemiş ya" deyip geçebilirsiniz.

Teşekkürler, iyi okumalar. <3-

***

2. Bölüm - Bilinmeyen Grubun Tişörtü

*

Biriyle yaşamak sorumluluk gerektiyordu. Tek başıma yaşarken sahip olduğum rahatlığa, ertelemeye, düzene ve belki de özene sahip olmam mümkün olmuyordu. Erteleme alışkanlığımı törpülemem, yaşadığım kişiyle bir görev dağılımımız varsa yerine getirmem gerekiyordu.

Biriyle yaşamak aynı zamanda anlayış gerektiriyordu. Sesi, ışığı, yatma saatimi, kalkma saatimi, kalkarken çalacak alarmımın sesini, isteyerek ya da istemeyerek beraber yaşadığım kişiye göre ayarlamam gerekiyordu. Biriyle yaşamak, belki de bu yüzden özgürlüğü kısıtlayan en büyük etkenlerden biriydi. Özgürlüğü kısıtlayan en büyük etkenlerden bir diğeri, gösterdiğim özeni karşı taraftan alamıyor olmaktı.

Hayatta bazı alanlarda anlayışın biraz daha ön planda tutulması gerektiğini, karşılıklı anlayışın insanları daha üst seviyelere taşıyacağını düşünürdüm. Özellikle de paylaşılan yer ev gibi büyük değil yalnızca karıncaların rahatça sığabileceği genişlikte olan daracık bir odaysa, anlayış kısmı önem merdiveninde birkaç basamak daha tırmanmak zorunda kalıyordu. Gün geçtikçe anlıyordum ki yalnızca ben öyle düşünüyordum. Ne yazık ki, aynı şeyi Gizem için söylemem mümkün değildi ve asıl sorun da buradaydı.

Çünkü ben, anlayışlı bir insan olduğumu düşünüyordum. Düşünmekten de öte, biliyordum. Odaya yerleştiğimden, bir oda arkadaşım olduğundan beri önemli olduğunu düşündüğüm her şeye dikkat etmiştim. Hatta belki de biraz fazla dikkat etmiştim. Hepsini, her şeyi en ince detayına kadar düşünmüştüm. Uyanmama ihtimalime karşın yüksek sesli alarm kurmam gerektiğinde en yüksek sese alıp Gizem rahatsız olmasın diye kulaklıklarımı takarak bile uyuyordum. Kendi sorumluluklarım, zorunluluklarım Gizem'in özgürlükleriyle ve programıyla çakışsın istememiştim.

Aslında Gizem de böyle duruyordu. Başlarda her şey iyiydi, iki yabancının birbirine gösterdiği anlayış sebebiyle ikimiz de sınırlara dikkat ediyorduk. Küçük gülümsemeler eşliğinde yapmamız gerekenleri yapıyor, sıradanlık dışı bir olayla karşılaştığımızda dönüp birbirimize rahatsız olup olmayacağımızı soruyorduk. Gizem'in kapı çarpmaları, telefonla konuşurken sesini yüksek perdelerden indirmeme kararlılığı, kendi tarafını aşıp beni rahatsız eden dağınıklığı henüz ortada yoktu.

İnsan tanımadıklarına karşı temkinli, sınırlı ve daha anlayışlı davranıyordu.

Bizde de böyle olmuştu. Ama sonra, ilişkimiz kocaman seviyeler atlamamış olmasına rağmen, Gizem anlayışlıyım örtüsünü kaldırmaya karar vermişti. Zaten ondan bir süre sonra da ben, Gizem'in kapı çarpmalarına, ayakkabı seslerine, gülüşlerine kaç defa uyandığımı saymayı bırakmıştım.

Bu sabah da aynısı olmuş, zaten alarmımın çalmasına çok az bir süre kalmışken Gizem tıkırtı sayılamayacak kadar yüksek sesleri peşinde sürükleyerek odaya gelmişti. Üstünü değiştirirken dolap kapağını çarpmış, makyajını silmek için girdiği tuvaletin kapısını açık bırakarak ışığını gözüme gözüme sokmuştu. Beş dakika daha beklese uyanacaktım. Beklememişti. Beni de uyandırmış, okula gelene kadar gereksiz sinirle dolmamı sağlamıştı.

Düş KuşuWhere stories live. Discover now