"Buyurun," diyen eczacı ile Cengiz'in o tarafa yöneldiğini fark ederek ondan önce davrandım ve cebimde hazır duran kartı uzattım. Poşeti de almıştım, aynı zamanda eczacının talimatlarını da duymuştum ama tam olarak dinlememiştim.

Kulaklarım uğulduyordu.

Eczaneden çıkarken deri ceketin fermuarını sonuna kadar çektim, tabi bir de düğmeleri koparılan gömleğim vardı, başka hiçbir sorunum yokmuş gibi.

Uğultu tiz bir sese dönüştü, Cengiz'in kapısını açtığı arabaya baktım. Kapalı alan bir an nefesimi daraltır gibi olduğunda "Şuraya oturayım," demiştim kaldırımı işaret edip. Onay beklemeden de iki üç adım ilerleyip yavaşça oturmuştum.

Cengiz hemen yanımda bitmişti. "Kötü mü hissetmeye başladın?" dedi yüzümden bir şeyler okumaya çalışırken. Timuçin de arabanın önüne yaslanmış, bize bakıyordu. Onu tanıdığımdan beri gördüğüm en sessiz haliydi.

Benim kardeşim öyle bir belaydı ki, neşeli adamın ruhunu çeker, sesi çıkanın böyle sesini kısardı işte.

Aklı yoktu bir kere, o varken benim kötü hissetmeye nasıl hakkım olacaktı ki? Hatta nasıl yüzüm olacaktı, ne diyecektim mesela? Kardeşimin başına açtığı belalar yüzünden ancak bir gerizekalının gideceği bir yere sizi götürdüm ve bir de utanmadan kendimi kötü hissediyorum, hadi bana yardım edin mi?

Cenk yardım isteyecek yüz mü bırakıyordu sanki insanda?

"İyiyim, daraldım sadece." dediğimde Cengiz kafa salladı. Bir şey diyeceği sırada çalan telefon melodisi ile sustu ve elini cebine götüren Timuçin ikimizin de baktığı ortak nokta haline geldi.

"Eslem," dedi sadece Timuçin ve telefonun kapatma tuşuna basarak cebine geri koydu. "Açsana oğlum?" diyen Cengiz, muhtemelen benim için endişelendiğinden Timuçin ile empati kuramıyordu.

Ama ben kuruyordum ve onun hissettiği her şey için kendimden utanıyordum.

"Ne diyeyim kıza? Telefonunu açamadım çünkü başka bir kız beni öpüyordu o sıra mı?"

"Timuçin," dedi Cengiz sabır diler gibi. "Aniden öptü kız, sen ne yapacaktın ki? Kötü bir yanlış anlama, Eslem'e bahsetmezsin olur biter." Timuçin alayla güldü ve ensesini kaşıdı. "Anlatmayınca bitiyor mu öyle ya? İyiymiş."

"Yok, bugün herkes beni sınamak istiyor ben anladım." Cengiz sinirle kafasını salladı ve cebindeki anahtarı çıkarıp Timuçin'e verdi. "Hadi git biraz uyu, kafanı topla Timuçin. Yarın konuşuruz?"

"Siz?" diye sordu Timuçin beni işaret ederek. "Taksi çağırırım, merak etme sen bizi. Arabayı da dikkatli kullan."

Bir an ısrar edecek gibi olsa da suçluluk duygusuyla daha fazla birileri ile yüzleşmeyi kaldıramadığından olacak ki kafasını salladı. "Haber verirsiniz," diyip gitmişti.

"Eve sağ salim varsa bari," diye söylenen Cengiz arabanın gidişini izlemeyi bırakıp yanıma tekrar oturdu. "Gelelim sana Ahu hanım," dediğinde benim bakışlarım sokağı dönmek üzere olan arabadaydı hala.

Timuçin kendini çok fazla suçluyor olmalıydı ama hakkını yiyordu. Burada tek bir suçlu vardı, o da benim kardeşimdi ve bu yüzden de dolaylı olarak bendim.

"Pansuman yapalım şu yaraya, mikrop falan kapacak. Mendil bastırıp durdun zaten," Asabı bozuk olduğunu belli edecek şekilde konuşan Cengiz ile bakışlarım tamamen ona döndü. "Zahmet-"

"Aynen, iki pamuğa su döküp sildim diye yorgunluktan ölürüm." Gözlerini gözlerime dikti ve "Hastaneye de gitmedik, istediğin oldu. Ne yapalım istiyorsun, öylece eve gidip uyuyacak mıydık? Canının biraz kıymeti yok mu kızım senin?" diye sordu.

Ahu ile CengizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin