"Marsel korkma! Korkmanı gerektirecek bir şey yok. Biz mutluyuz ve daha mutlu olacağız."

"Evet olacağız ama ben mutluluğumuzu garantiye almak istiyorum."

"Nasıl yani?" diye sordum.

"Şöyle oluyor," derken dudakları dudaklarıma dokundu.

"Karım ol. Evlen benimle Zeynep. Evlenelim."

"Ne?" dedim sesim titrerken. Emir'in yanında bana dolaylı olarak karım olacak demişti ama şimdi konuşmasının muhatabı bendim.

"Evlenelim!" dedi hala gözleri kapalı beni kollarında tutarken. "Istediğim tek şey bu hayattı seninle paylaşmak. Gün ve gece.. Yaz ve kış.. Günler ve zaman ilerlerken aynı pencereden bakalım gökyüzüne. Aynı şeyler mutlu etsin bizi. Aynı kaygıları taşıyalım üzüldüğümüzde. Teselliyi birbirimizin gözlerinde bulalım istiyorum. Zeynep kalan ömrümü ömrüne katar mısın? "diye sordu gözlerini açarak.

Gözlerimiz buluştu. Gözlerinin yoğunluğu ile sessizce yutkundum." Karım olurum. Seninle evlenirim Marsel. Sensiz yaşamak istediğim günüm yok. Dünde ve bugünde geçmişimde ve geleceğimde sadece sen varsın ve sadece sen olacaksın."

Sözlerim bittiğinde dudakları dudaklarım ile buluştu. Dudaklarının baskısı dudaklarımda bir yangını başlattı. Dudakları zehirli bir sarmaşık gibi ruhuma nüfuz ederken yine zehride kendisiydi şifası da kendisi olacaktı. Beni yine yakan da kendisi olacaktı. İçimdeki bu yangını söndüren de yine kendisi olacaktı. Yara da kendisiydi merhemi de kendisiydi.

Daha da yoğun bir baskı ile beni öperken bir anda sırtım yatak ile buluştu. Ağırlığını üzerime vermeden beni öpmeye devam ederken ikimiz de nerede olduğumuzu unutmuş gibiydik. Elleri tenimde izlerini bırakırken göz göze geldik. Gözlerimiz birbirinize takılı kaldı.

"Sikeyim böyle işi!" derken kendini üzerimden yan tarafa bıraktı. Sırt üstü yatakta ikimiz de nefes nefese öylece kaldık. Bakışlarım Marsel'e döndü. Gözlerini kapatmış dudaklarını ısırıyordu.

"Marsel," dedim yutkunarak. Sesimi duyduğunda gözlerini açtı ve tam gözlerimin içine baktı

"Söyle bebeğim."

"İkimiz yan yana gelince kendimize hakim olamıyoruz," diyerek bir durum tespiti yaptım.

"Hakim olamıyor muyuz? Zeynep'im daha nasıl kendimizi hakim olacağız? Teninde uyudum, kokun ile uyandım. Ve.. Bütün gece hiç yaramazlık yapmadım," dediğinde ister istemez küçük bir kahkaha attım.

"Aferin benim uslu sevgilime."

"Ama uslu olmak çok sıkıcı," diye söylendi. "Zeynep," dedi sonra derinden. "Çok uzatmayalım artık. Bir an önce evlenelim," dediğinde güldüm.

"Tamam anladım ama yangından mal kaçırır gibi de evlenilmez ki!"

"Neden evlenilmesin? Hatta hemen bugün evlenelim. Kimse bilmesin. Zamanı gelince herkesin bilmesi gerektiğinde tekrar evleniriz. Olmaz mı?" diye sordu. Yüzüne baktım çünkü kesinlikle şaka yapıyor olmalıydı.

"Sen ciddisin," dedim yüzünde şaka olmadığını gördüğüm ciddi ifadeyle.

"Bunun şakası mı olur bebeğim?"

"Saçmalama! İşleri iyice içinden çıkılmaz bir hale mi sokmak istiyorsun? Birincisi kanun önünde mevcut şartlarda evlenmemiz imkansız. Kanun önünde kardeşiz," dediğimde hemen itiraz etti.

"Kardeş değiliz!"

"Gerçekte değiliz ama ben yasalar önündeki durumumuzu söyledim. İkincisi biz seninle gizli saklı evleneceğiz ya da evlendiğimizi düşüneceğiz ve bunu babam ile annem öğrenmeyecek. Sence böyle bir şey mümkün olabilir mi? Ya da şöyle sorayım. Biz babamın haberi olmadan gizli saklı evlenebilir miyiz? Böyle bir şeye nasıl ihtimal veriyorsun? "dediğimde Marsel'in tebessüm ettiğini gördüm.

GÖNÜLÇELEN (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin