Sol tarafa baktığımda uzun bir koridor gözüküyordu.

"gel sana odanı göstereyim" demesiyle salonu incelemem son buldu.

Koridoru geçerken gördüğüm iki kapı sanırım tuvalet ve banyoydu.
Koridorun sonunda yanlamasına uzun bir koridor daha vardı.
Bir ucunda iki oda diğer ucunda başka iki oda vardı.
Yani koridorlar T harfi gibiydi.

Sağ tarafa doğru yürüdüğünde peşinden gittim.
Tam karşıda ki odayı gösterip,

"orası abin Erim'in odası, burası da senin artık" diyerek yan tarafta ki odaya girdi.

"hah bir abi faktörü eksikti zaten" diye söylendim.
Bana dönüp derin bir nefes aldı.
Benle uğraşmak zorunda kalacağının farkındaydı.
Umarım erkenden bıkar ve gönderirdi beni.

"abinle iyi anlaşacağına eminim, o da avukat ve dayınla yaşıt" dedi.
Resmen etrafım hukukçu kaynıyordu.

"dayın kadar seveceğine eminim onu da" diye ekledi.
Dayımla derdin ne senin babalık.

"dayınla bir derdim yok. Ayrıca babalık değil. Baba" dediğinde sesli düşündüğümü farkettim.
Tabi bunu duymazdan gelip konuştum.

"oğlun cidden umurumda değil ister sevsin ister nefret etsin. Haa ayrıca sakın kendini veya ailenden birini benim ailemle bir tutma o kadar değerli değilsiniz." dedim.
Cevap vermeden kapıyı çarparak çıktı.

Kimse kusura bakmasındı ama.
İki gün önce karşıma çıkıp uyduruk bir testle babam olduğunu kanıtladı diye ailemle bir tutamadı kendini.

Odayı incelediğimde idare ederdi.
Normal bir oda işte.
Beyaz bir gardırop, beyaz çalışma masası, beyaz yatak falan kitaplık şu bu her şey beyazdı.
Sade ve güzel bir oda ama benena.

Ben daha edizi hiç aramamış ve mesaj atmamışım.
Ağzıma sıçacaktı anlatınca.
Telefonumu çantamdan alıp dayımı aradım önce.

"alo dünyanın en yakışıklı ve mükemmel dayısıyla mı görüşüyorum"

"ah evet ama mükemmel avukat demeyi unuttunuz" diyerek kahkaha attı.

"dayı yaa" dedim.

"dayısının güzel Vira'sı iyi misin vardın mı o şerefsiz bir şey demedi değil mi" diye art arda sordu.

"öncelikle iyiyim dayıcım. Vira gündoğdu'ya kimse bir şey diyemez kendine gel. Az önce geldik" dedim.
Dalgaya almasam ağlardım.

"ver şu telefonu eşşek sıpası" diye bağırarak telefonu aldı dedem.
Ben onların bu haline gülüyordum.

"yavrum nasılsın" diye sordu titreyen sesiyle dedem.
Ah dedem sizi bunu yaşattığı için öldürmek istiyorum onu.

"iyiyim dedem merak etmeyin. Sen nasılsın" diye sordum.

"iyiyim yavrum. Ahh dur be kadın vurma" diye bağırdı sonlara doğru.

"kuzumun kuzusu yedin mi yemek aç kalma emi" diye telefonu alır almaz konuştu Ananem.

"yerim şimdi sultanım aklınız kalmasın bende" dedim.

"tamam yavrum hadi kapatta git ye" diyerek kapadı.

Telefonu bırakıp kendimi yatağa attım.
Kimsesiz hissediyorum bu normal mi.
Telefonumu tekrar alıp edize mesaj attım.
Ararsa sızmazdı.

Ediz'm kişine.

Siz : ediz babam çıktı ortaya gelip test yaptırdı.
Yanına aldı zorla şu an onunlayım.
Arayamadım kızma tamam mı.

Ediz'im; güzel şaka.

Siz: salak mısın yavrum.

Ediz'm: siktir sen ciddisin. Neredeymiş bu zamana kadar it herif.
Ayrıca ne demek yanına aldı neredesin şimdi.

Siz: aşko sonra uzun uzun anlatırım sana.
Sevineceksin çünkü İstanbul'a geldim.
Sen bana okulunun ismini at.

Diyerek çıktım konuşmadan.
Susadığım için odamdan çıkıp mutfağa gitmeye karar verdim.
Koridordan geçerken duvarda ki fotoğrafları inceledim.
Babam olacak adamın yanında sarışın bir adam vardı.
Dayım yaşlarda.
Bu da demek oluyor ki abi kişisi o adam.
Mutfağa geçtiğimde yumurta pişirdiğini gördüm.
Beni görünce gülümsedi.

"bende seni çağıracaktım. Hadi geç bakalım kahvaltı hazır" dedi.
Yumurtayı ortaya koyarken.
Ama benim canım Ananemin pişisini istiyordu.
Cevap vermeden oturdum.
Açıkmıştım hiç asiye gibi gurur yapamazdım.

"hafta ortasını bitirdiğimiz için pazartesi başlayacaksın okula halledeceğim ben" dedi.
Yok ona da ben uğraşacaktıö birde.

"**** okuluna gitmek istiyorum" dedim.
Bari ediz'le ayrılmayayım.

"neden" diye sordu.
Kaplumbağa deden dememek için zor tutuyorum kendimi.

"yakın arkadaşım o okula gidiyor. O yüzden" dedim.
Sadece başını salladı.
Umarım bir bokluk yapmazdı.

"bir şey daha var" dediğimde çayını içerken bana döndü.

"mahkeme velayetimi sana verse dahi soyadımı değiştirmeyeceğim" dedim.

"Allah Allah" diyerek güldü.
Alayla alıyordu şu an beni.

"seni bunca zaman benden saklayan ailenin soyadını taşımana izin vereceğimi nereden çıkardın" dedi.
Sikeyim işte sikeyim ki değiştirecekti.

"o bana annemin hediyesi alamazsın onu benden" dedim.
Gözlerim dolmaya başlıyordu.
Bu adamın önünde ağlamak istemiyorum.

"bu konu tartışmaya kapalı" diyerek kalkıp masayı toplamaya başladı.
Ben inanamaz gözlerle onu izlerken o çoktan işini bitirmişti.

"senden tüm kalbimle nefret ediyorum" dediğimde bana bakıp yapmacık bir gülümseme gönderdi.
salona geçip oturdum, nasıl ikna edecektim.

"ben çalışma odasındayım bir şeye ihtiyacın olursa gelirsin Vira Serez" dedi.
Serez'in üstüne bastıra bastıra Allahın belası adam.

Ayağa kalkıp tam odama gidecekken kapı tıkırdandı.
Omuz silkerek gidip açtım.

"anahtarı unutmuşum baba" diyen abi kişisine baktım.
Cevap gelmeyince kafasını kaldırıp baktı.
Beni gördüğüne şaşırdı yazık.

"kimsin sen" diye sordu çatılı kaşlarla.




























Ayyy ben ikisine de o kadar çok hak veriyorum ki.

Kenancığımın yerinde olsam aynısı yapar çocuğumu yanıma alırdım.

Vira'nın yerinde olsam aynısı yapar gitmez ve kabul etmezdim.

Sadakatsiz volkan gibiyim şuan.

Erim beylerde geldi.

V İ R Aजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें