21.bölüm

5.2K 536 44
                                    






Tatilimiz harika bir şekilde devam ediyordu.
Üç dört gün önce davut reis ile balığa çıkmıştık aşırı eğlenceli geçmişti ta ki biz denizin ortasındayken fırtına çıkana kadar.
Davut reis alışkındı bu durumlara ama aynı şey Ediz ve benim için geçerli değildi en son ne zaman bu kadar korktuğumu hatırlıyorum bile.
Bizim sorumluluğumuz onda olduğu için davut reis tedirgin olmuştu sadece.
Aynı şekilde bizimkilerde kaç kere aramışlardı saymadım.
Fırtına durana kadar kıyıya dönememiştik korku filmi mi çekiyorduk ulan üstelik bir gün öncesinde babam gitmemem gerektiğini söylemişti bense alışkın olduğumu hiç bir şey olmayacağını söylemiştim.
İyi bok yemişim bir kere dinlesem ölürdüm zaten.

Üç saatin ardından kıyıya geldiğimizde orada bizi bekleyenleri görünce mahçup olmuştum.
Hele ki yaşlı gözlerle dua eden Ananem kalbim ezilmişti keşke gitmesem diye düşünmüştüm.
Onları üzmeye hakkım yoktu ama daha önce çok gitmiştim ve böyle bir şey olmamıştı.
İyi olduğumuza ikna olduklarında eve dönmüştük ve ben herkesi sıkı sıkı tembihlemiştim asla babam ve abimin duymaması gerektiği ile ilgili.
Yemin ederim gün yüzü göstermezlerdi.

Şimdi ise Edizle kahveye gidiyorduk rutin olarak yaptığımız gibi sonrasında her zaman ki parkımıza gidip çekirdek kola eşliğinde dedikodu yapacaktık.
Tüm günlerimiz böyle geçiyordu işte ananemler ile güne gidip yiyor içiyor çıkışta oradakilerin dedikodusunu yapıyorduk.
Yarında burada ki lise arkadaşlarımla buluşacaktık.

"selam ey güzel şehrimin ey güzel insanları" diyerek daldım içeri.
Şöyle bir göz gezdirdiğimde tüm tanıdık yüzler buradaydı her zamanki gibi bir dedem ve Ediz'in dedesi yoktu.
Allah bilir ne işler karıştırıyorlardı.

"Rüstem oradan iki kivi getir bizimkilere" diye sipariş veren Seyfi amcaya sen adamsın bakışları atarak ilerledim.

"seviyorum seni çılgın şey" diyip oturdum karşısına.
Benim dediğim ile gülme sesleri geldi aman bunlarda gülmeye yer arıyor ayol.

"Vira Ediz neler olmuş öyle çocuğum fırtınanın çıktığı gün" diye dehşete düşmüş gibi sordu Seyfi'cim.

"sorma Seyfi'cim sorma oldu bir şeyler ama bilirsin alışkınım ben Ediz korktu biraz" diyip yan gözle Edize baktım.
Bir gün çarpılacaktım ama ne zaman.

"niye korkan hep ben oluyorum banane ya" diye mızıkçılık yapmaya başladı.
Ee senin kaderin bu yavrum.

"aşko konumuz bu mu şu an" diyerek kınadım onu.
Garibim hep benimle uğraşıyor arada acıyorum.

Bir iki kişiyle sohbet edip Seyfi amca ile tavla oynamıştık dikkatimi veremediğim için yenmişti bu sefer beni.
Ona benim bir daha ki gelmeme kadar yeterdi bu.
Şimdi ise parka gidiyorduk markete uğrayıp cips, çekirdek, kola, ayran almıştık daha sonra yol üzerindeki çiğköfteciden iki dürüm almıştık.
Harika bir park menüsü.

Parkın en güzel köşesine kurulmuş dürümlerimizi gömüyorduk.
Bir yandanda oradan buradan sohbet ediyorduk.
Aynı zamanda Aydın'a gelmemiz çok güzel olmuştu İstanbul'da da beraberdik ama bu şekilde vakit geçirememiştik.
Şimdiyse üzülüyordum tatilimizin bitmesine dört beş gün kalmıştı sonra yine İstanbul'a dönüyorduk.
Evet abim ve babamı özlemiştim ama tamamen oraya dönmek istemiyordum.

"güzelim haber verseydin ben gelirdim şu fazlalıkla gezmezdin" diye arkadan gelen sesle o tarafa döndük.
Ne işi vardı lan akşam akşam bunun burada, tamam ortak alan ama ne bokuna dibimize geliyor Piç.

"siktir git mıstık akşam akşam belanı benden bulma" diye sinirle ayağa kalktı.
Aha geliyor gelmekte olan.

"bırak şunu Ediz gidelim hadi" diyerek çekiştirdim Ediz'i.

V İ R ANơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ