Başımda onlarca dert varken Furkan'ın attığı 'Uyudun mu?' mesajını bu seferlik görmezden gelmeyi tercih ettiğim doğruydu. Ben ayıp kotasını minimum kullandığımdan arada bir böyle davranmayı kendime hak biliyordum. "Tamam cevap veririm," dedim ve görüşürüz faslından sonra telefonu kapattım.

Cengiz karşımdaki sandalyeye oturmuştu, gözleri ise benim üstümden ayrılmıyordu. "Kusura bakma, dinlemek gibi bir niyetim yoktu. Bir anda kulak misafiri oldum," dediğinde önemi yok dercesine omuz silktim. "Saklanan bir şey değildi," dedim ona ve kendime çay doldururken. 

"İtiraf edeyim baya şaşırdım," diyen Cengiz aklına gelen bir detay varmışçasına kaşlarını çattı. "E Batu?" potunu kırar kırmaz gözleri yine beni buldu, "Yani Batu derken-" Sözünü kestim ve "Sorun değil, biliyorum zaten," dedim. "Batuhan Sare'yle bana duygularından bahsetmişti."

Cengiz'in ben neler kaçırmışım ifadesine büründüğünü görebiliyordum, gerçi bir şeylerin kaçırılmasından söz edeceksek İzmir'de yaşananlar da hiç hafife alınacak türden değildi. Kızların yanında olmamıza neden izin vermedin sitemleri şimdiden kulağıma geliyordu.

İşte yine oldu, dedim kendi kendime. Nisan'a hayatındaki önemli olayları bana anlatmıyor diye kızdın ve onun durumuna düştün.

Kendi yaşayacaklarım için derin bir iç çektim ve "Batuhan çok üzüldü," dedim çayımdan bir yudum aldığım esnada. "Nisan'a bu kadar yoğun duygular beslediğini bilmiyordum," dediğimde Cengiz gülümseyip "Kabul etmekte zorlanıyor ama bence ilk görüşte vurulmuştu," dedi.

Tıpkı benim sana vurulduğum gibi, demek istesem de onun gibi gülümsemekle yetindim. "Evlilikleri kağıt üstünde diye anlatmış Sare aslında ama ikna olmadı sanırım."

Cengiz "Neden böyle bir şeye gerek duymuşlar?" diye sorduğunda bir taraftan yumurtalı ekmeklerimizi yiyor, bi taraftan da dün hiç yaşanmamış gibi Eskişehir'deki kaosu konuşuyorduk.  "Yeni düzenlemeyi duymuşsundur, artık mal mülk satın alarak vatandaşlık kazanma durumu kaldırıldığı için evlilikten başka bir yol yok demiş Mehmet Hoca. Avukatlar da aynasını söyleyince bizim kız gönüllü olmuş, sırf çocukluk arkadaşı diye."

Cengiz söylediğime karşılık "E çocuk Azeri değil mi? Onlara Türkiye vatandaşlığı konusunda sorun çıkartmıyorlar diye biliyordum ben," deyince kafamı iki yana salladım. "Son zamanlarda yaşanan mülteci krizinden sonra baya katı düzenlemeler gelmiş, Nisan evlenene kadar ben de bilmiyordum."

Cengiz kaçıncıyı yediğini bilmediğim yumurtalı ekmeklerden bir tane daha alınca durdu ve bir anlık yüzüme baktı. Yüzünden hoşnutsuz bir ifade geçince "Ne oldu?" dedim, o ise çatalı tabağa bırakıp sandalyede geriye yaslandı. "Buraya geldiğimden beri yaptığın hiçbir yemekte sana yardım etmedim?"

Kendi de anlam veremiyormuş da yeni aydınlanmış gibi yüzüme bakıyordu. "Ben de bir şey oldu sandım," dedim, yemekten saç çıkması konusunda hassastım, öyle bir durum yaşandı diye aklım çıkmıştı. "Nasıl yapıyorsun bunu?"

"Neyi?" dedim yumurtalı ekmekten yemeye devam ederken, o da "Yemek olayında sorgulama yeteneğimi kullanmamı engelliyorsun?" dedi, tek gözü de kısılmıştı.

"O kadarını da yapayım bir zahmet," diye kendi kendime eleştiri getirdiğimde Cengiz "Bu durum hoşuma gitmedi," diyerek söyleniyordu ama bence bir gözü yarım bıraktığı yumurtalı ekmekte kalmıştı. Üstelesem yememekte inat edeceğini bildiğinden "Çocuk Turancı liderlerinden çıkmış bu arada," dedim, konu değişirse belki daha rahat ederdi.

"Cihangir kafayı yemiştir şimdi kendine rakip geldi diye," diyen Cengiz'in yüzüne geniş bir gülümseme yerleştiğinde "O çocuğu hiç sevmiyorum, seninle kavga ederken çok aptal gözüküyordu" dedim, sonra da elimle yarım bıraktığı ekmeği işaret ederek "Yesene," diye ekledim. "Çok fazla yaptım, çöpe gitmesin."

Ahu ile CengizTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang