Lahza kadar sürmüştür onunla yüz yüzeliğim, fazlasına hiç izin vermedi.

Hayatımda yaşayanları ezbere okuyan biriydim lakin onunlayken;

Aklım tamamen donuk.

N." Gözlerimi biraz daha kısıp sona bırakılan harfin bir bitiş olduğunu mu yoksa yarım mı kalmıştı anlamaya çalışıyordum. Bu adam sabahın bir vaktinde oturmuş bu anlamsız cümleleri mi yazıyordu? Ne tuhaf. Hayatını manasızlığa adıyordu. Bir kez daha kapıya doğru bakıp kontrol ettikten sonra altta kalan sayfayı göz önüne getirdim. Bir başka kısa yazı vardı ama ondan ziyade kağıdın büyük kısmına çizilmiş bir görsel vardı. Geriye doğru bedeni eğilmiş bir kadın ve onu dizleri üzerinde tutan bir adam vardı. Karalama biraz bozuk olsa da az çok anlayabiliyordum. Kadının boğazına kör düğüm olmuş kalın ipi adam eline sarmış çekiyordu, kadını o ipten kurtarmaya çalışıyor gibiydi. Vefa neden böyle bir şey çizme gereği duymuştu ki? Geriye doğru bir adım atıp arkamı döndüğümde kapı pervazına yaslanmış adamı görünce ikinci adımım sabit kaldı.

"Beğendin mi?" Elleri göğsünde, yüzünde belli belirsiz bir ifade ama gözleri net bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu.

"Çizimde biraz daha çalışman lazım." Dedim ardından öne doğru atıldı ağır adımlarla yanıma gelip önce kağıtlara hemen karşımda durduğu için yeniden yüzüme baktı.

"Şiir için ne düşünüyorsun?" Omuz silktim ve dürüst davranıp; "Hem basit hem de anlamsız geldi. Beklentinin altında." Cevabıma güldüğünde onu yakından incelemenin fırsatından yararlanıyordum.

"Sağ ol. Ben bir şeyler atıştırıyorum aşağıda sen de bir şey yiyeceksen mutfağa gel." Henüz burun kavisinden sus payına doğru incelemem sürüyorken cümlesiyle yarıda kalıp keyifsizce irislerine kaydırdım bakışlarımı ardından hiç bir şey söylemeden yanından geçip aşağı indim. Vefa yalnızca kendisi için hazırladığını belirtirken aslında mutfak masasının diğer ucuna koyulmuş bir tabak sandviç ve hemen yanında bulduğu bütün ilaç kutularını koymuştu. Sandalyeye oturduğum da önümde duran şeyleri inceledim.

"Hangi ilaçları kullandığını hatırlıyor musun?" Arkamdan gelip kendisi için çektiği sandalyesine oturdu. "Hatırlamıyorsan da sorun değil reçetenden bakıp tekrar alabiliriz." İşaret parmağımla ilaç kutularını göstererek. "Hepsi zaten burada." Dediğim de beni onaylayıp sandviçinden yemeye başladı. Bir ara Ulas yanımıza gelip benim yerime Vefa'nın kucağına kurulmayı tercih ettiğinde onların sağlam bağının getirisiyle eğlenmelerini izledim. İlaçlarımdan sırasıyla içtiğimde Vefa'nın göz ucuyla beni kontrol ettiğini gördüm.

"Bu yaşıma kadar hiç korktuğum birileri olmadı," Sırtını rahatça geriye yasladığında Ulas çoktan kucağından inmişti. Belli ki Vefa ciddi bir konuyu açıp konuşacaktı benimle, "On yaşlarında falandım, okul dönüşü annemin eşyalarımızı dışarıya ağlayarak taşıdığını görmüştüm. Bahçe duvarına yaslanmış ev sahibi kibirle orada kendince hüküm sürerek duruyordu." Kuruyan boğazının verdiği rahatsızlığı gidermek adına suyundan içti ve kaldığı yerden devam etti, "Sonra babam geldi annemle bir şeyler konuştu ve dayımla birlikte evden diğer ağır olan eşyaları çıkarttılar. Taşınıyorduk yani o zaman taşındığımızı sanıyordum çünkü annem de babam da bana hiç belli ettirmediler, doğrusunun aslında evden atıldığımız olduğunu." Donuk bakışları her an hareket edebilecek olan ifademdeydi.

"Çok zorluk yaşadık ama ailem yüreğime bir dirhem korkunun düşmesine izin vermemişti ta ki annemin evi terk edip gittiği o güne kadar." Gözlerinin kenarları hafiften kırıştı ve dudaklarında ağır bir gülümseme yer etti. "Eslem beş yaşlarındaydı. Nasıl bir kaçıp kurtulma isteğine aç kalmıştı ki beş yaşında küçük çocuğu eve yalnız başına bırakıp gitmişti, anlamıyorum. Ben o gün koca bir adam olmama rağmen çok korkmuştum Milhan." Hafiften doğrulup cebinden sigarasını çıkardı ve laf arasında yakıp yüzünü dolu dolu üflediği dumanların arkasında tutmaya çalıştı.

𝚅𝙴𝚁𝙸̇𝚃𝙰𝚂Where stories live. Discover now