"Al Ahu," diyen Timuçin'in uzattığı suyu aldım, bir taraftan yürüyor bir taraftan da unuttuğum ihtiyaçlarımı gideriyordum. Beni kendileriyle beraber adliyenin arka tarafında kalan banklardan birine götürdüklerinde Cengiz tam karşıma Timuçin de onun yanına geçmişti.

"Daha iyi misin?" diyen Timuçin önümüzdeki masaya ellerini birleştirerek koydu, ilgili görünüyordu. "İyiyim Timuçin sağ ol," dediğimde gerçekten de daha iyi olduğumu hissediyordum. Üç gündür burada bir başıma olmanın beni ne kadar yıprattığını anca algılayabilmiştim.

"Cenk nerede Ahu?" diye soran Cengiz'le beraber elimdeki suyu masanın üstüne bıraktım ve üstümdeki ölü toprağından kurtulmaya çalışarak "Götürdüler," dedim. "Biz aslında tutuklanmaz sanmıştık ama beklediğimiz gibi olmadı."

Bana anlamaz gözlerle bakan ikilinin ifadesinden yola çıkmak üzereyken Cengiz "Baştan anlatabilir misin?" demiş, çıktığım yolda daha kolay hareket etmemi sağlamıştı. "Uyuşturcudan içeri almışlar," dedim, hemen sonra da onun hakkında kötü düşünmeye başlamalarını engellemek istercesine "Ama arkadaşınınmış." dipnotunu geçtim.

Timuçin sanki her gün bu olayları dinliyormuş edasıyla kafasını salladı ve "Kardeşin de kullanıyor muymuş peki?" diye sordu.

Aynısını ben de ilk görüşmede kardeşime sormuştum.

Cenk ilk bakışta kötü olan her şeyi yapacak bir kişi imajını çizse de benim kardeşim korkak biriydi. Nazlıydı, evin prensi olmaya alışıktı. Daha yaşı on beşken sırf yemeklerden böcek çıktığını duyduğu için askerliğe gitmemenin yollarını aradığını bile bilirdim.

Onunla ilgili bildiğim diğer şey ise bana asla yalan söylemeyeceğiydi.

Başkası olsa ve hiç eroin kullanmadım dese yalan söylüyor inanmayın deme ihtimalim yüksekti ama Cenk'ten söz ediyorduk.

Onunla görüşmeye geldiğimde 'Kullandın mı?' dediğim o ilk an 'Sadece iki kez esrar içtim Ahu, o da bizim evde değildi. Hem gözümü kızarttı, çirkinliğimden aynaya bile bakamadım.' açıklaması yapmıştı.

Bu söylediğinin üstüne iki tokatı arka arkaya yemişti ama ben kardeşimin üstü başı kötü kokuyor diye sigaralı ortamlara bile çok zorda kalmadıkça girmediğine yıllarca bizzat şahit olmuştum.

Bırakın gözünün kızarmasını iki kirpiği düşse yaygara kopartırdı, görünüşü onun için her şey demekti.

"Kullanmıyormuş ama iddiaya göre eroin satıyormuş," dedim elimdeki su şişesinin kağıdıyla oynarken. "Evlerinden iki kilo mal ve tartı çıktığını söyledi polis."

Cengiz öksürerek "Ahu'ya bir kahve alsana, bana da ıhlamur," dediği Timuçin'i yanımızdan gönderdiğinde kaşlarım çatılmıştı. "Sen hasta mısın?"

Cengiz beni boş ver der gibi elini salladı ve "Önemli bir şeyim yok," dedi, sonra da asıl konumuza geri döndü. "Bağımlı insanlar yalan söyleyebilir, Cenk'in kullanmadığına emin misin Ahu?"

Cengiz'in sorduğu soruya hiç beklemeden kafamı aşağı yukarı sallayarak karşılık verdim. "Zaten test yapılmış, kanında uyuşturucu benzeri bir maddeye rastlanılmadığı söylendi mahkemede."

"Hah bu iyi," diyen Timuçin kahveyi önüme bıraktı, tekrar karşıma oturduğunda "Ne zamandır uyumuyorsun sen?" diye soran bu sefer Cengiz'di.

Kahvemden bir yudum aldım, "Bir iki gün oldu," dememle Cengiz kafasını iki yana sallamış, tam bir şey diyecekken bu sefer de Timuçin araya girmişti. "Uykuyu boş verin şimdi, evde tek mi kalıyor bu oğlan?"

"Hayır, Zafer denen bir arkadaşıyla kalıyorlardı," yanıtını verir vermez Cengiz "Ee onu da aldılar mı içeri?" diye sormuştu, bir taraftan da ıhlamurunu içiyordu. İşte benim anlamadığım ve elimi kolumu bağlayan nokta da tam burasıydı. "Almadılar. Cenk Zafer yapmaz diye tutturdu ama eve ikisinden başka kimse girmiyor. Yani Cenk'in sevgilisi dışında."

Ahu ile CengizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin