☆ Sadakatini sun, küçük yıldızım.

72 12 0
                                    

1971, 20 Nisan.

Evdeki hava fazlasıyla gergindi. Annemin ve ağabeyimin arasına oturmuş, babam ve Cygnus dayımın sesli bir şekilde tartışmasını izliyordum. Sadece ben değil, bütün aile. Asi kuzenim Bellatrix bile araya girmeye cesaret edemiyor gibi görünüyordu. Sirius'un çıtı çıkmıyor, Narcissa ise kıpkırmızı gözlerle titreyerek annesinin yanında duruyordu. Tartıştıkları konu üzerindeki fikirleri aynıydı; Andromeda...

İkiside onun yaptığına sinirliydi. Soylu, saygıdeğer ve daima saf olan Black hanesine ihanet etmişti. Babam sadece ismini karalamasını ve umursamamasını savunuyordu. Ona göre gidenin onda yeri yoktu. Belki de kendi kızı olmadığı için böyle rahattı, bilemiyorum, ancak babama imreniyordum. Kesinlikle çok güçlü bir adamdı. Cygnus amcam ise bunun yetmeyeceğini savunuyordu. Onları bulmak istiyordu. Kızını kaybetmiş bir baba için haklı olarak sinirliydi tabii ki. Bulduğunda yapacaklarını anlatması ise işin en korkutucu kısmı olabilirdi. O gün bir insandan duyabileceğim en psikopatça şeyleri duyduğum gündü.

Cygnus dayım sinirden bir oraya bir buraya dolaşırken babam soğukkanlılıkla yerine geri oturup sigarasını yakmıştı. Görünen o ki, bu tavırları Cygnus dayımı daha da kızdırmıştı.

"Eminim sen de çocuklarından birini aptal muggleların kandırdığını görünce böyle sakin duramazdın!"

Babam derin bir nefes alıp vermişti. Ayağa kalktığında yüzünde en sert ifadesi vardı. Benim için tüyler ürpertici, bir o kadar da hayranlık uyandırıcıydı.

"Giden gitmiştir, Cygnus. Zihni bozulmaya müsait ise her türlü bozulacaktır. Elbette istediğin gibi onları bulup ölümüne işkencelere maruz bırakabiliriz. Ancak bu sadece boş bir kaos yaratacaktır. Dediğim gibi, şu zamandan sonra böyle bir kanıbozuğu ancak unutmak gerekir. İçimizde ve ağacımızda yaşayan tek şey, onun ne kadar aptal olduğu olmalı."

Saatlerdir sinir küpü halinde gezen Cygnus dayım sakinlemişe benziyordu. Tüm sözlerle beraber bu sözler de biraz olsun onu yatıştırmıştı. Kızlarını iki yanına almış eşine bakmıştı önce, kadın pek bir duygu belirtisi göstermiyordu. Sonrasında ise iki kızına da aynı anda bakmıştı. Kesinlikle sinirliydi.
"Black'ler olarak en soylu ve köklü aileyiz! İkiniz de safkan soyunun devamına katkıda bulunacaksınız! Bu konuda ne diyorsak yapmak zorundasınız! Eğer uymaz yahut kabul etmezseniz, bu evden kovulacak ve Black ailesinin bir üyesi olarak sahip olduğunuz tüm haklardan men edileceksiniz! Tıpkı Andromeda gibi. BENİ ANLADINIZ MI?"

Narcissa iyice içine çekilmişti. Bellatrix ise biraz rahat tavırlar sergiliyordu. Hızla annesinin yanından kalkarak babasının yüzüne bakmıştı. Kaşlarını hafif kaldırmış, Cygnus dayımı kesinlikle sinirden deliye döndürecekti.

"Zaten bir safkanla evleneceğiz. Seherbaz çıraklığımı almışken bir de bununla uğraşamam. Hem bunun kendi seçimim olmasını istiyorum."

Annesi, Druella, tam o sırada araya girmişti.

"Artık Hogwarts'ta değilsin, Bella. Kes sesini."

Cygnus dayım, korkutucu bir şekilde Bella'ya yaklaşmıştı.

"Eğer söyleneni yapmazsan, bunu düzeltmek çok kolay olacaktır. Yararlı olmadığın sürece, ailemiz için rezaletsin. Önce evlenecek ve sonra da bu evi terk edeceksin. Ben de bir daha asla seninle uğraşmak zorunda kalmayacağım."

Kesinlikle kan dondurucuydu. Büyük bir sessizlik hakim olmuştu odanın soğuk duvarlarına. Duyulan tek şey, ağlayan Narcissa'nın hıçkırıklarıydı. Sirius'a göz ucuyla baktığımda kaostan zevk alır gibi hali vardı. Annem ise bir heykelden farksızdı. Kızının omzunu ovup sakin kalmasını isteyen Druella yengem ve birbirlerine ölümcül bakışlar atan baba-kız. Çoktan ikinci sigarasını yakmış olan babam ise, oturduğu tekli koltuktan kalkmış ve elindekini Cygnus dayıma uzatmıştı.

"Senin yapman eminim en uygunu olacaktır."

Cynus dayım önü bomboş duvardaki ağaca doğru ilerlemişti sigarayı alarak. Sönene kadar bastırdığında ise, önceden resmin olduğu yerde şimdi büyük bir karaltı vardı. Kesinlikle korkutucuydu. Bir daha buna benzer bir şey yaşamak istemiyordum.

"Olay sonuca varmıştır. Bir daha ne o kanıbozuğun adını duyacağım, ne de görüştüğünüz duyacağım!"

Bu sözleri tabii ki daha çok Bellatrix ve Narcissa için geçerliydi. Yine de biz de görüşemezdik, zaten nereden bulabilirdim ki onu? Henüz 11 yaşında bir çocuktum.

Gece saat geç olmuştu, artık odalarımıza dağılabilirdik. Sirius hızla fırlamıştı odadan. Annemin peşinden kalktığımda ise annem bana dönmüştü. Tüm asaleti ve dik duruşu ile bana bakarken konuşmuştu.

"Olanları görüyorsun, Regulus. Böyle bir şeyin bir daha tekrarlanması hiç hoş olmaz. O yüzden tüm sadakatini sunmalısın, benim küçük yıldızım."

Gözlerim parlamıştı. Kesinlikle annemi hayal kırıklığına uğratmayacaktım. O an içimde, zaten doğduğumdan beri öğretilen aile gelenekleri kesinlikle fazlasıyla yer kaplamaya başlamıştı. Artık biliyordum ki; soyumuzu korumak, safkanları yükseltmek ve gücü korumak adına her şeyi yapabilirdim.

Dark Paradise ~ R A.B.Where stories live. Discover now