Ahu adına hesap sormayı görev bilmesi mi daha komikti, bu hesabı bana sorması mı; kararsızdım.

Furkan bir anda kaşlarını yukarı kaldırıp "Yok ya abiciğim, üşümüşsünüz diye dedim." cümlesini de eklediğinde gözlerimi kıstım. İdare et der gibi bakıyordu ama benim buna pek niyetim yoktu. Tekrar lafa gireceğim sırada bana fırsat vermeden Ahu konuştu. "Tramvayla geldik zaten, sadece Özdilek yolunda üşüdüm. O mesafe içinde taksiciye ayıp olurdu."

Furkan anında şefkatli moda dönerek, Ahu'nun üstündeki tulumu işaret etti. "Daha kalın giyin artık, havalar gittikçe daha soğuk oluyor. Hasta oluverirsin sonra, Allah korusun." Yüzümde tiksinme ifadesi oluşmasın diye kendimi kasarak, bakışlarımı ikiliden çektim. "Olmam olmam, merak etme sen."

"Ee Cengiz, seni göremiyoruz sanki ortalıkta?" diyerek bana laf atan Rüveyda'ya döndüm. Neyi kast ettiğini anlamadığımdan kaşlarım çatılmıştı. "Denk gelmiyoruzdur," diye anlamsız bir açıklama yaptığımda sanki çok komik bir şey varmış gibi kahkaha attı ve yanında oturan Buse'yi dürttü. "Bak bak, kaçak lafları hep bunlar. Denk mi gelmemiz lazım illa Cengizciğim, ne zaman bizi aradın da orada olmadık?"

Ben niye birilerini arayıp, hazır kıta gibi yanına çağıracak bir konuma gelmiştim?

"Senin aradığını da görmedik," dedim lafı çevirmek için ama Rüveyda bu konuda çok ısrarcıydı. "Ay laflara bak ya, bir okey sözün vardı senelerdir var. Bir de bana ara diyor, görüyor musun Buse? Cengiz aramıyorsa seni kendini kötü hissetme, onun genel özelliği bu. Aklında olsun."

Heh, şöyle niyetini belli et.

Batuhan özürlüsünün içine Timuçin kaçmış gibi hayatıma müdahale etme çabasının meyvesi tam da buydu işte, Rüveyda alttan alta Buse'ye bu çocuk böyle, mesajı veriyordu.

Cengiz seni aramıyorsa sorumsuzluğundandır, mutlaka aklında olsun. Çünkü bu mühim bilgiye bir gün mutlaka ihtiyacın olur, aman aklında olmazsa halimiz nasıl olur? "Yok, ben Cengiz'e alınmıyorum zaten."

Ya sabır, açık kapı bırakılmasını istesem kapıyı falan çalardım, bu neydi şimdi? "Çocuğun üstüne gitmeyin, gören de hayırsız biri sanacak. Arar da sorar da," diyerek konuya dahil olan Timuçin, beklenmedik şekilde benim tarafımdaydı. Kaşlarım kalkarken bana dönerek aşağılayıcı bir bakış attı.

Benden hoşnut değilsen yardım etme amına koyayım, dememek için ya sabır çekerek derin bir nefes verdim. "Ne yani Timuçin, bizi sevmediği için mi aramıyor?" diye soran Buse'ye ne gibi bir cevap vereceğini merakla beklerken, bir anda kahkaha atmasıyla şaşkınlıkla kaşlarım kalktı. "Nereden çıkardın onu ya, ben öyle mi dedim?" dedikten sonra kalkıp, salondan çıktı.

Evet, öyle demişti?

"Konuşamadık gerçekten bir süredir, nasılsın Cengiz?" diyen Buse alçak bir tonda, gerçekten ilgili bir tavırla bana doğru yaklaşmıştı. "İdare eder ya," derken gözlerim kendi halinde konuşan diğerlerine kaydı, insanlar arasında geçerken de Ahu ile kısa bir an göz göze gelmiştik ama sanki benden ona bakışarak hastalık bulaşacakmış gibi panikle onunla konuşan Furkan'a dönmüştü.

Tabi, herkes ekmeğindeydi işte.

"Ben de iyiyim," Benimle değil de kendi kendine konuşuyor gibi kısık bir sesle konuşan Buse'ye döndüm. "Efendim?" derken oldukça samimiyetsizdim çünkü kıza umut vermek istemiyordum.

Gerçi ben de umut falan kalmış mıydı da elin kızına verebilecektim?

"Selamın aleyküm," diye içeriye giren Alperen bir an gözleri üstüne topladığında Buse de "Boş ver," diyerek beni geçiştirmişti. Alperen sanki hiç yer yokmuş gibi gelip koltukta yanıma oturduğunda, benimle muhatap olacağını anlayarak daha başlamadan sabır dileme aşamasına geçmiştim.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now