Gözlerimi alaycı şekilde yumup başımı salladığımda, sonunda gözlerimi devirmiştim.

"Ya tabii, onları düşünüyordum(!)."

Bana kaşlarını kaldırıp yapmacık şekilde gülümsediğinde ne kadar sevimsiz olduğunu suratına söylememek için kendimi zor tutum. Eğer bir şey dersem William bana yine çatacaktı, bunu hiç mi hiç istemiyordum. En azından bir süre.

Kızıl, beline kadar gelen uçları düz kesilmiş kıvırcığa yakın saçlarını geriye doğru savurduğunda kırmızı süet ceketi ve siyah dar pantolonu, altına giydiği markalı botlarla daha yeni yine beslenerek döndüğü barizdi.

Tabii dudağının köşesinde kalan kanı saymazsak!

Kadının beslenmekle alakalı bir takıntısı vardı! Her susadığında gidip özenle giyinip yeni avını arar bulduğunda ise bütün damarlarını kurutana kadar ziyafetin tadını çıkarırdı! Yaşarken neyin acısını çıkaramamıştı ki vampir olunca bu kanlı zevkin üstüne tatlı niyetine öncesinde giyinmekle uğraşıyordu acaba?

Gerçi, William'ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Sevgilisi Rose bunların yaparken o ayrım yapmaksızın her yerde susuzluğunu giderebilirdi. Nasıl olsa ona çalışan onlarca vampir destekçisi vardı. Herşey bir işaretine bakardı. Anında yemeğini -insan- getirirlerdi. Vücuttaki kanı anında içebilirdi. Zevk veya ihtiyacı olduğu için değil! Sadece üstünlük ve narsis düşünceleri için bile bunu yapabilirdi. İkisi kabul etmekten nefret etsem de birbirlerine layıkıyla uymuşlardı.

Rose sırtını ortadaki boş kolon duvara dayamış bizi izlerken William yanına gidip parmaklarının arasında tutuğu çenesinden kalan kanı öperek yalıyordu resmen. Diğer kolunu çıkışını kapamak için tutsa da, sevgilisinin o geri çekilme hamlesi yaparken bile yakasından tutup kendine çekmesi bu işi uzatmak istediğini gösteriyordu. Dişi vampirin ağzında eridiğini bilen ağabeyim, ellerinden birini kumaşın üstünden de olsa bedenini keşfetmek için kullanıyordu.

Oturduğum koltuğun tam karşısında oldukları için, "Şunu yanımda yapmasanıza! Bir oda bulun kendinize," diyerek iğrendiğimi dile getirdim. Onların önümde yiyişmelerini hiç istemiyorum! Bana ölümsüz ömrümde böyle bir unutulmaz travma hediye etmeye değmezler.

Beni dinlemeyip işini bitirdikten sonra William, "Biraz ister misin?" diyerek o iğrenç teklifi yapınca Rose oturduğum yere kadar gelip bana yakınlaşmaya başladı. Bu kadın..!

"Beni öpmek ister misin Tony? Bence çok hoşuna gidecek. Hadi, al bir parça," Ellerinden biri çene kemiğimin üzerinde, yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Arada biraz mesafe bırakarak fısıldarcasına, "Midemi bulandırıyorsun!" dedim. Yüzünde öyle bir bakış vardı ki bozulduğuna emindim. Ama bozuntuya vermeden kalkıp ağabeyim olacak o herifin yanına gidip koltukta kucağına oturup onu öpmeye devam etti. Benden bulamadığı yüzü ondan alacağını biliyordu neler kaçırdığımı göstermek içinse ağabeyimi kullanıyordu. William'ı özgürce kullanabileceği tek an sanırım buydu çünkü hırsından kendinden geçercesine inleyerek öpüşüyordu.

Sonunda ne kadar sıkıldığımı fark edecek ki William durmuş ve kızıl kadın hala kucağındayken bana başını yana yatırarak bakıyordu.

"Tony senin neyin var? Neden eğlenmiyorsun? Normalde çok eğlenceli birisin oysa,"

Bu durumdan nasıl bir eğlence payım çıkar bilemeden sorusunu es geçip, "Sen beni daha ne kadar burada göz hapsinde tutmayı planlıyorsun Will?" diye sordum.

Hoşuna gitmemişti sorum. Sevgilisini çenesinden sertçe tutarak, tıslarcasına; "Ben ne kadar istersem, o kadar!" diyerek bana dik şekilde bakıyordu.

MECBURİ MÜHÜR ~ Beş Diyarın EfendisiWhere stories live. Discover now