24

2.6K 305 647
                                    

"İçme burada sigara."

Kwangsu yanında ki ondan sadece birkaç yaş büyük olanı uyarmış, ama adam gülmüştü cümlesine.

"Niye? Patronunuz içiyor ama."

"Hyunjin bey evin yakınlarında içmez. Çünkü evde bebek var."

Diyerek cümlesinin altını çizerek cevaplamıştı, Kwangsu.

"Baksana Kwangsu, kaç yıldır burada çalışıyorsun?"

"10 yıldan uzun."

Yanında ki uzun, gülmüştü dediğine. Onun aksine Kwangsu mimiksiz kalmıştı.

"Hayatı böylece, burada geçiriyorsun yani."

Adam sigarasını ağzına götürüp dumanı havaya üflemişti. Kwangsu olumsuz anlamda kafasını iki tarafa sallamıştı.

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Basit, anlamsız bir hayat."

Koruma anlayamamıştı. Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu uzun olan. Ama koruma sadece dinlemişti. Anlam çıkaramamıştı.

"Sadede gel. Uzatma."

"Böyle bir hayattansa, sadece bir gün de 5 milyon kazanmak ister misin?"

Kwangsu tek kaşını kaldırmıştı. Ne demeye çalışıyorsun diye bakıyordu adamın suratına.

"Bebek yeni doğdu değil mi? Hayırlı olsun diyemedim."

Diyerek bir anlam çıkarmaya çalışmış ve sigarasını geri dudaklarının arasına bırakmıştı. Koruma da anında anlamıştı ne demeye çalıştığını. Bebeği getir, 5 milyonu kap demeye çalışıyordu.

"5 milyon da az bir şey değil."

Kwangsu gülümsemişti. Adam da gülümsediğini fark edip ona dönmüştü.

"Anlaştık mı?"

Diyerek elini uzatmıştı uzun olan. Kwangsu tereddüt etmeden sıkmıştı uzun'un elini.

--

"Jinyoung, susar mısın artık!!"

Küçük beden sabahtan beri ağlayan bebeğe bakıp oflamıştı.

"Jinyoung babacım.. altını değiştirdim, yemeğini verdim, oyuncakların yanında. Ne istiyorsun!?!"

Diye bağırsa da bir faydası olmamıştı. Bebeğin ağlaması daha fazla artmıştı.

"Ben de ağlayacağım şimdi!! Hyunjin nerede kaldı of!"

Beşikte ağlayan bebeği dikkatlice kucağına almış ve narince kafasını tutmuştu. Nazik tuttuğundan emin olduktan sonra bebeğin odasından ayrılıp salona geçmişti.

"Oh, küçük prens rahatsız mı? Neyi var?"

"Bilmiyorum dae-hyung. Hyunjin ne zaman gelecek?"

Daewon, telefondan saatine bakıp Felix'e geri dönmüştü.

"Şimdi burada olacaktır."

"Oh, iyi o zaman."

Felix, bebeğin kafasını sakin sakin okşarken dikkatle gezdiriyordu evin içinde.

Bebeğin ağlamasını durdurmak için elinden geleni yapıyordu. Yapamayınca da emziği kullanma kararı almıştı. Emziği sessizce bebeğin ağzına geçirip yeniden salonun içinde gezdirmeye geri dönmüştü.

"Bebekler yeni doğduklarında en çok babasını isterler. Babası kucağına alırsa eminim sakinleşecektir."

"Ben de babasıyım, ayrımcılık yapıyor ama böyle."

Diyerek göz devirmişti, Felix. Koruma gülerek geçiştirmişti.

"Dae-hyung. Bir şey sorsam yanlış mı anlarsın?"

"Tabii ki de hayır, efendim. Sorabilirsiniz."

Küçük boyluya sıcak bir gülümseme verdiğinde, Felix dudaklarını bir-birine bastırmıştı. Sormak istediği şey korumanın özel hayatı ile ilgili olduğundan çekiniyordu.

"Siz Kwangsu hyung ile sevgili misiniz? Yani o anlamda değil!! Yani.. merakta etmiyorum bi'kere. Sadece tavsiye alacağım ondan sordum!"

Kendi kendine telaşa kapıldığında, Koruma gülmüştü.

"Sevgili değiliz ki biz, efendim. Sadece iş arkadaşıyız."

"Özür dilerim, hyung."

Daewon bir şey demeden önüne dönmüştü. Felix ise kapı açılma sesini duyar-duymaz kafasını direkt kapıya yöneltmişti.

"Hyunjin geldi."

Bebeğe dikkat ederek yavaş yavaş kapıya ilerlemiş, ve Hyunjin'i görür görmez yanağını uzatmıştı.

"Ne?"

"Öpsene, öküz müsün Hyunjin!"

Küçüğü duyduğu gibi Hyunjin dudaklarını Felix'in yanağına bastırıp geri çekilmişti. Ardından da bebeğin yanağını öpmüştü.

"Hiç susmadı. Ben de emzikle susturdum."

Hyunjin Felix'in cümlesine gülüp bebeği yavaşca Felix'in kucağından almıştı. Yavaşça kendi kucağına yerleştirir yerleştirmez, yüzüne bir gülümseme oturmuştu.

"Emziği çıkar istersen."

"Ya yine ağlarsa?"

"Ağlamaz. Beni özlediği için ağlamış belli."

Felix Hyunjin'e göz devirip bebeğinin ağzından emziği çıkarmıştı.

"Ne yedi bugün?"

"Süt."

Hyunjin ağır ağır kafasıyla onayladığında, evin kapısı yeniden açılmıştı. Herkes ise hemen kapıya dönmüştü.

"Oh, Kwangsu hyung."

Felix gülümseyerek Kwangsu'ya dönmüş Kwangsu ise karşılıkla Felix'e gülümseyip Hyunjin'e dönmüştü. Yüzünü de ciddileştirmişti. Hyunjin de anında bir şey olduğunu anlamıştı.

"Hyunjin? Noluyor?"

"Bir şey yok, hayatım. Sen Jinyong'un üstünü değiştir, üşütmesin. Ben de şimdi geliyorum."

Der dermez, Felix kafa sallayıp Jinyong'u Hyunjin'in ellerinden alıp kendi odasına götürmüştü. Götürürken de küçük bebeği ile konuşuyordu.

"Bi' haber mi var Kwangsu?"

"Efendim. Bebeği onlara götürmem için para teklif ettiler."

Hyunjin duyduğu şeyle gülümseyip, ceketini çıkarmaya başlamıştı.

"Sen ne yaptın peki?"

"Kabul ettim."

Beklediği cevabı duyduğunda gülümsemişti, Hyunjin. Ceketini koltuğa bırakıp Kwangsu'ya dönmüştü.

"Ajan olarak çalışmana izin vermemem gerekiyor aslında. Ama istiyorsan bunu durduramam."

"Jinyong henüz küçük bir bebek. Küçük bir bebeği incitmeyi göze alacak kadar acımasız olmalarına dayanamıyorum."

Hyunjin bir şey demeden kravatını açmaya başlamıştı.

"Jinyong'u ne pahasına olursa olsun koruyacağım."

Penumbra (Pyrrhic 2) / Hyunlix  ✔Where stories live. Discover now