"Annemle babam." Bu iki kelime dışında başka ne söyleyebilirdim ki! Merih kafası karışmış bir şekilde tekrardan bana baktı.

"İnan neden buradalar bilmiyorum." Merih'in hiçbir şeyden haberi yoktu. Yani en azından babamla babasının arasındaki ilişkiyi bilmiyordu. Bunu nasıl öğrenebilirim, bilmiyorum. Merih'in sadece Serkanı biliyor ve tanıyor olması da çok tuhaftı.

Birinin bileğimden tutup sertçe çekmesine göz yumduğumda gözlerimi kocaman açtım. Merihle göz göze geldiğimde aldığım nefesi tutmak zorunda kaldım. Neden böyle bir davranışta bulunmuştu.

"Me-" Eliyle ağzımı kapattığında gözlerimi kırpıştırdım. Eli şuan dudaklarımın üstündeydi ve bu çok tuhaftı. Kendimi çok kötü hissediyorum. Merih ise bana bakmıyordu.

"Annenle baban geri dönüyorlardı. Senin görünmemen gerekiyor." Neden yaptığını artık anlamıştım ama eli hâlâ dudaklarımın üzerinde sabit bir şekilde duruyordu.

Bakışları beni bulduğunda yaptığı hareketi daha yeni farkına varırcasına elini ateşe değmiş gibi geri çekti. Kaşları çatık bir şekilde derin nefes verdi.

"Senin gelmene gerek yok." Dediğinde bu konuda haklı olduğunu anladım. Az önce annemle babam buradaydı ve yüksek ihtimal Merih'in annesiyle samimi haldeydiler. Beni görmemesi gerekti.

"O zaman ben seni arabada bekleyeyim." İkimiz de hâlâ spor kıyafetlerini giyiyor oluşumuzdan dolayı dikkat çekmiyoruz.

"Beni bekleyeceğine emin misin?" Ciddi duruşundan taviz vermeden dikkatlice yüzüme baktı.

"Sana sormak istediğim sorular var. Aklımı kurcalayan sorular!" Son cümlemi üstüne basarak söylemem kaşlarının çatılması için yeterli bir sebep olmuştu.

"Arabada bekle!" Sert çıkan sesiyle anahtarını bana uzattı. En azından beni terslememişti. Bana uzattığı anahtarı aldığımda sırtını bana dönüp annesinin yanına gitti. Ama hiç konuşmadılar. Sessizlik onları esir almış gibiydi. Onları daha fazla izlemeyip hastanenin merdivenlerinden aşağıya indim.

Yağmur hâlâ yağmaya devam ediyordu. İlkbahar ayında bu kadar yağması normal olmayabilirdi. Kafama takmayıp hastanenin kapısından adımımı dışarı attım. Arabada oturmak istemiyordum. Başımı gökyüzüne çevirdiğimde yağmur damlaları yüzüme düştü. İçime havayı çektiğimde hatırladığım anılarla gülen yüzüm soldu.

"Kes sesini! Topla yerden şu çöpleri!" Başımı hızlıca iki yana salladım. Onların her istediğini yapmak istemiyordum.

"Sen bana karşı çıkıyorsun?!" Açık olan saçlarımı eline dolayıp çekmeye başladığında istemsizce gözümden bir damla yaş düşüp yağmur damlalarıyla birbirlerine karışıp yere düştü.

"Bana yaptığınız zorbalıkları asla unutmayacağım!" Diye çığlık atmıştım.

Ben lise zamanlarımda zorbalığa uğramış bir kızdım. Bana yapılan her şeye göz yummuştum çünkü ben ezik bir kızdım. Kendimi hiçbir türlü savunamayan zavallı bir genç kızdım. Her acıya göz yuman bir kız olmuştum. Karnımda ki yara da bunun bir kanıtıydı.

ATEŞ LALESİ •TEXTING•Where stories live. Discover now