başını kollarından kaldırıp önüme geçti. aramızda kalan bacaklarımın üstünden kollarını uzatıp belimi tuttu iki yandan. ne yapacağını anladığım gibi omuzlarından tuttum. gözlerim şaşkınlık korku karışımı hislerle sonuna kadar açılmıştı. ama o gülümseyerek bakıyordu.

biraz bekleyip belimi yavaşça kendine çekti. beni suya çekiyordu. kollarım titremeye başladı hafiften. tekrar bekledi. beni bu fikre alıştırmaya çalışıyordu. tepki vermedim. biraz daha kaydırdı kalçamı yerde. bacaklarım diz kapağıma kadar sudaydı artık. gözlerini yüzümden ayırmıyor aşağıdan her hareketimi izliyordu. bir kez daha kaydırdı kendine doğru. belime kollarını sarabilecek kadar yakınlaştı ve tamamen suya çekti beni.

anında kollarımı boynuna sardım. 'buz gibi ulan '

kahkaha attı dibimdeki yüzü. 'alışırsın birazdan'

'zatürre olmadan hemen önce mi ' kollarını sardı belime. suyun içinde ona sarılıyor olmak hem üşütüyor hem de yakıyordu.

bacaklarıma değen sert yapının onun bacakları olmadığını adım gibi biliyordum. aman tanrım KUYRUĞUNA dokundum! fark ettiğim detayı hemen fark etmişti. ve gülümsedi. bende şaşkın salaklığımı kenara itip aramızdan çektim. kafamı aşağı eğip görmeye çalıştım ama loş ortamda yüzü bile zor seçiliyordu.

yavaşça gölün ortasına ilerletti bizi. kıyıdan uzak olsak da uzun ağaç dalları sayesinde dışarıdan bizi kimsenin göremeyeceği gerçeği için sesimi çıkarmadım.

'yüzmeyi öğrenmek istemediğine emin misin ' kollarımı gevşettim.

'hayır. gitmek istediğim yere böyle götürürsün beni işte'

'deniz taşıtı mıyım ben taehyung?' güldüm.

'demek altına bir şey giymeden yüzüyorsun' dişlerimin takırtısı arasından cümle kurdum. neden bu kadar ilgilenmiştim ki altındaki olmayan donla.

'belden aşağımla bu kadar ilgilendiğini bilmiyordum' tırnaklarımı sırtına geçirdim.

'bana ne ulan senin belden aşağınla'

'sorup duran sensin' daha sonrasında aramızda oluşan sessizlikle bizi yüzdürmesine izin verdim. yeterli olduğunu düşündüğü yerde durdu.

etrafı göremesem de göle bakıyormuş gibi yaptım. gram umrumda değildi gölün yapısı ama baktım işte. daha sonrasında zaten bana bakan suratına çevirdim gözlerimi. boynundaki kollarımı çekip ellerimi yüzüne koydum. parmaklarımla gözlerinin altını, elmacık kemiklerini ve çenesini okşadım.

'beni teselli mi ediyorsun sen' gülümsemek istesem inkar etmek istesem de tepki vermedim. bugünkü hayal kırıklığı gözümün önünden gitmiyordu.

yüzünü okşamaya devam ettim. hafif nemli elmacığına dudaklarımı değdirdim. yüzünde hoşuna giden ifadesi devam etmem için teşvikti. ondan birkaç santim yukarıda kalıyordum. yükselip alnını öptüm. şakağını ve güzel kirpiklerini.

ellerimi çektim sonra ondan tamamen. yüzüme beklentiyle bakan suratını asmaması için acele edip ellerimi tshirtümün eteklerine uzattım ıslandığından üstüme yapışan tshirtü zor bela çıkarıp elimde top haline getirdim. çıplak göğsümü sıcacık göğsüne yaslayıp kollarımı sıkıca boynuna sardım.

neden yaptığımı bilmiyorum. sadece tenini hissetme iç güdüsüydü bendeki. belimi sardı. parmaklarıyla okşadı. az önceki beni taklit edip omuz başımdan, kulağımın tam altından ve ensemden öptü. bu halimiz böylesine hoşuma gidiyorsa ne diye çekiyordum ki kendimi ondan. kendimi affettirme çabamla bir şeyler geveledim.

'seni jiminle tanıştıracağım ' sahte olduğunu bildiğim siniriyle hızlıca geri çekildi.

'ne alaka lan şimdi o lavuk'

'tanışmak istiyordun hani'

'şimdi değil güzelim şurada ilk defa bu kadar yaklaşmışsın bana neden bozuyorsun o herif için' içim sıkıldı söyledikleriyle. yüzümün düştüğünü görünce kollarını tamamen çekti benden. boynuma kadar suya battığımda bağırdım.

'öldürmeye mi çalışıyorsun beni' ona tutunmaya çalışan kollarımdan kaçtı ama arada yukarı itip batmama engel oluyordu kendince.

'jimin kurtarsın seni'
kıskanması çok hoş ama şimdi değil

'beni bıraktığın an ortada kurtarılacak biri kalmayacak yalnız' bir yandan bağırmaya çalışıyor bir yandan da kimsenin duymaması için sesimi kısık tutmaya çalışıyordum.

arkasını dönüp geldiğimiz yöne ilerledi yavaşça. suda durma konusunda çok da bilgisiz değildim. telaş yapıyordum sadece. 'dur ulan'

'gidiyorum ben sen kal burda düşün jimini' bu hali inanılmaz tatlı gelmişti. suyun üstünde zar zor duran halimle asık bebek suratına sırıttım. kollarımı ileri hareket ettirip yetişmeye çalıştım ona.

zaten yavaş yüzdüğünden hemen olmasa da yakaladım. kurtulamaması için de bacaklarımla belini sardım. saçlarını çekiştirip azarladım.

'hem beni suya çekip hem de bırakıp gidiyor musun'

'seni suya yakınımda ol diye çektim ama sen önce öpüp sonra başka heriflerden bahsediyorsun' büzük dudaklarıyla söylenen haline çok fena kanım kaynıyordu. saçlarına bir kez daha asıldım.

'bırakacak mısın ulan beni bir daha suyun ortasında' kafasını geri çekip kurtulmaya çalıştı.

'söz veremem'

'öldüreceğim seni o zman burada'

'nedenmiş sen beni bırakıyorsun ama' söyledikleriyle elim gevşedi. yüzüme baktı. bir şey söyleyecek gibi oldu ama ses çıkarmadı.

bundan sonrasında sürekli imalar yapacağı ve sürekli bir daha istediğini söyleyeceğine emin olduğum şeyi yaptım. ensesinden sertçe çekip dudaklarını dudaklarıma yasladım ve onu sertçe öptüm.

deniz adamı 🧜‍♂️/ TAEKOOK✔️Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora