Patikadan ilerledikçe botları, ayakları altındaki çalı çırpıyı eziyor, hafif yokuştan dolayı bazen çamurda kayıyordu bile. Her sendeleyişinde boynundaki ağır silahı sarsılıyor ve derisine daha bir batıyordu, en sonunda dayanamayıp kemeri boynundan çıkardı Arif. Uzun namluluyu göbeğinden yakaladı. Sol elinin içinde hapsettiği silahın kalın, soğuk gövdesi ileri geri savrulurken her şekilde engel oluyordu hızlanmasına.

Bu yol bitmez, diye düşündü ince patikanın izlediği yolu görünce. Şurada yatsa göreve gelecek olan acemi tim almaz mıydı onu.

Tabi canım, tabi almaz olurlar mıydı hiç?

Acemi tim gelene kadar vücudu birkaç çeşit hayvan tarafından tadılırdı sadece. Bu düşünce omurgasındaki tüylerin diken diken olmasına yetmişti. Buralarda ne tür canlıların yaşadığını tek elden öğrenmişti.

İleride gördüğü ağacın gölgesinde dinlenmeyi düşündü Arif. Gölge mükemmel bir oran ile yumuşak görünen otların üzerine düşmüş ve ona yatak gibi gelen güzel bir dinlenme alanı oluşturmuştu. Zaten başında onu darlayıp duran bir komutanı da yoktu. Azıcık dinlense kim ne diyebilirdi ki? Bu düşünce ile dudakları kıvrılmıştı.

Azıcık uyusa o yolu depar atarak gidebilirdi.

Evet evet azıcık uyusa yeterdi.

Hem zaten o yatağından başka bir yerde uyuyamazdı. Uyuyakalması imkansız gibi bir şeydi.

İlk önce silahını, kabzası yere değecek şekilde dikkatlice yasladı ağacın gövdesine, ardından üzerindeki ekipman yeleğini tek hamlede çıkardı, en son başındaki balistik başlığı çıkarıp silahının yanına yerleştirdi, üzerini bir yokladıktan sonra kendini ağacın dibine bıraktı.

Bu sıralarda Arif'in en fazla 100 metre ilerisinde pek de iyi sonuçlanmayacak bir arbede yaşanıyordu.

Taraflar sırasıyla, Türkiye Cumhuriyetinin en nadide ajanlarından Akşın Öztürk ve Şırnak sınırında konuşlanan örgütün bir kolu Mahir Zeyran'dı. Örgütün güçleneceğini sezen teşkilatın aralarına ajan göndermemesi her bakımdan aptallık olurdu.

3 yıldır yanlarında yaşayan ve artık örgütün tüm güvenini kazanan Akşın ilk kez açık veriyordu, Mahir şüphelenip onu kenara çekmek için geç bile kalmıştı.
Nitekim alana mühimmat götüren gruptan ayrılmışlardı, Mahir bir anda Akşın'ı aşağı indirince diğer gruba gitmelerini söylemiş onları ağaçlık alanda yapayalnız bırakmalarını sağlamıştı.

- Sizi gördüm diyorum Akşın. Kimdi o çocuk?

Akşın herifin kürtçeye kayan aksanına alışmıştı artık. Çok da umursamadı şüpheli kelimelerinin tonlamasını.

Kollarını göbeğinde bağlamış üstten üstten izliyordu onu. Dışarıdan sıkılmış gibi dursa da içten içe tedirgindi. Yıllardır amacı uğruna vazgeçtiği şeylerin hatrına, en çok da vatanı hatrına aldırmdı aşağılayıcı bakışlarına da hadsizliğine de. Eğer ters bir şey olsa adamı şuracıkta öldürür, böylece örgüt tarafından imha edilmesi kaçınılmaz olurdu.

Asıl önemli olan onun öldürülmesi değildi, önemli olan örgütün çökertilmiş olmasıydı ve gidişat öyle gösteriyordu ki o bunu beceremeyecekti.

Acilen bir plan uydurması gerekiyordu.

Mahir onu örgütteki bir diğer ajan olan Samet ile birlikte görmüştü.

İzlenildiklerini farketmişti etmesine lakin o an elinden bir şey gelmemişti. Ne yapsa daha çok dikkat çekeceğini biliyordu.

- Ya tanımıyor musun sen kendi adamını? Bizim Samet işte.

BalbeyamirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin