XXXIV sorin ne

En başından başla
                                    

Ayağından inatla çıkarmadığı beyaz converselerini çimlere sürüye sürüye bahçenin ortasına ilerlerken Jungkook'un arkasından sessizce "Taehyung" dediğini işitti ancak cevap vermek istemedi, cevabını zaten vermek üzereydi. Sevgilisini, sevgisini saklamak istiyor değildi hislerini içinde tutmak istiyor değildi. Onunla olmaktan  utanmıyor ya da çekinmiyordu aksine şimdi, gururla yapacaktı ne yapacaksa. Bahçenin tam ortasında durduklarında, zaten üzerlerinde olan gözler tamamen onlara odaklanmıştı. İnsanlar arasında fısıldaşlamaya çoktan başlamışlardı.

İkisinin de yüzü birbirine dönüktü, Taehyung'un göğsü hızla inip kalkıyordu. Jungkook onun tam gözlerine bakıyor, ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. İşte o an, Taehyung o günü anımsadı. Jungkook'un kendini zorla götürdüğü o partiyi, onun yanında yine saatinin duruşunu. Gözlerini hiç çıkarmadığı kol saatine çevirdi, yine durmuş olduğunu görebiliyordu.

O gece o partide Klimt'in The Kiss'ini görüp dakikalarca tabloyu incelediğini, tablonun gerçekliği üzerine uzun uzun düşündüğünü hatırlaması gecikmedi. Erkek kadını öper, bedenleri birbirleriyle denk görünür. Birbirlerine verdikleri öpücükle ikisinin kıyafetlerinin renkleri birbirine karışır, adamın bedeni kadının vücudunu bir battaniye gibi sarar. Birini öpmek bir bütün olmaktır diye fısıldar her fırça darbesi. Şimdi dedi Taehyung içinden, siyahla beyaz birbirine karışsın. Ardından bu kez sesli söylemek için araladı dudaklarını "Birbirimize karışalım Jeongguk." Ve dudakları uçan bir güvercinin kanadından düşen tüymüşcesine bir hafiflikle pembeliklerini sevgilisinin kendisine kıyasla soluk dudaklarına bastırdı.

Bu görüntü masalsı olmaktan çok, gerçekti. Taehyung'un kafası ya da düşünceleri karışmış değildi, aşk sarhoşu olmuş değildi. Gerçekti, öpücüğünün her saniyesi, Jungkook'un aldığı öpücükle güzel gözlerini kapatıp ellerini küçük prensinin beline yerleştirişine kadar her anı gerçekti. Dudaklarının sıcaklıkları birbirine değdiğinde, Taehyung aldığı tadın zevkine varır gibi aynı anda gülümsemiş ve dudaklarını birbirinden ayırmıştı.

İşte şimdi bu minik öpücük, yaşadıkları onca anın içinde en küçüğü ya da en basiti gibi görünürken aşkın her zaman en yüksek nokta olmaktan çok zamansız anlarda verilen öpücüklerin büyüsünü hissetmek olduğunu kazımışlardı ikisi de kafalarına.

×

"Hayatımda gördüğüm en iyi sahneydi, videoya falan almalıydım."

Jennie başı Lisa'nın omzunda karşısındaki en yakın arkadaşına gururlu bir ifadeyle bakarken kedi suratını buruşturmuş ve etraftaki insanlara bakarken konuşmasına devam etmişti "Herkesin deliye döndüğüne eminim. Kızları görmeliydin, ikinizi de birbirinize kaptırdıkları için ağlamak üzerelerdi."

Taehyung suratındaki gülümser ifadeyi yarım saattir bir türlü silememişti, söylenen her şeyi aptal aptal gülümseyerek dinliyor ve onaylıyordu. Kalbi hâlâ yerinden çıkacak gibi atıyordu, bunu yaptığı için hissettiği rahatlıkla bedenini ele geçiren sevgi krampları büyük bir tezatlıkla ilerliyorlardı. Gözlerini bahçeye çevirip sevgilisini aradı, öpücükten sonra lavaboya gitmek için eve girmişti ve yarım saattir ortada yoktu.

"Siz Jeongguk'u gördünüz mü?"

Lisa "En son lavaboya gitmemiş miydi? Heyecandan bayılmıştır seçeneğine bahis oynuyorum." dediğinde Jennie başıyla kız arkadaşını onaylarak konuştu. "Gidip bir bak, bayılmışsa öperek uyandırırsın artık."

Taehyung çok gecikmeden hızla bahçeden çıkıp evin siyah merdivenlerini tırmanırken içindeki heyecanı bir türlü dindiremiyordu. Baş başa kalabildiklerine göre, dudağı için istediği dövmeyi almak için doğru bir zaman diye düşündü. Merdiveni tırmandığında, karşısındaki girilmez tabelalı odayı görüşüyle tekrar gülümsedi. Önce hafifçe kapıyı tıklattı, bir karşılık alamamıştı. Geçen iki dakikanın ardından sayısız kere sayısız sertlik dereceleriyle kapıyı tıklatmıştı ama bir şey duymamıştı. Merakla kulağını kapıya dayarken, içeriden duyduğu nefes sesleriyle kafasını sağa sola sallayıp elini kapının koluna yerleştirdi.

paper and scissors ∤ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin