8. İYİ ve KÖTÜ

En başından başla
                                    

"Ama," diyecek olduysam da devam etmeme fırsat vermeden konuşmasını sürdürdü.. "Ayrıca sana bunu son kez söylüyorum, bir daha bu konu hakkında senden tek kelime duymak istemiyorum. Burada güvendesin ve şu an senin güvenliğin bizim huzurumuzdan çok daha önemli. Hele o adamı yakalayalım, sen bir güvende ol işte o zaman nereye gitmek istersen gidersin."

Nafiye teyze, "Hay ağzından bal damlasın evladım," diyerek, sanki elindeki tozları silkeler gibi birbirine vurdu. "Bu konu burada kapandı. Çıkarttırmayın terliğimi!"

Yutkundum.

Bir kere daha yenilgiyle başımı salladım.

"Kız!" diyerek bahçeye giren kadın tüm sessizliği yarıp geçerken hepimizin bakışları koşar adımlarla bize doğru yaklaşan kadına döndü. "Allah ıslah etsin nefes nefes kaldım, kız!" Ben bir Reyhan Hanım vakasıyla daha burun buruna olduğumu düşünüp oturduğum yerde rahatsızca kıpırdanırken, Nafiye teyze "Ahretliğim," diyerek yerinden kalktı. Huzursuzluğumu fark eden Ceyhun ise hafifçe boğazımı temizleyerek dikkatimi üzerine çekti. "Merak etme, Müzeyyen teyze diğerleri gibi değildir. Rahat olabilirsin."

Beni rahatlatmak için söylediği şeyle sadece başımı salladım ama içimdeki huzursuzluk kesinlikle yok olmadı. İnsan evladı meraklı yaratılmıştır. Her ne kadar Reyhan Hanım gibi olmadığını söylese de, onunda meraklı bakışları üzerimde gezinecek kim ve neden burada olduğumu sorgulayacaktı. Belki ben varken, belki ben yokken bu fark etmiyordu. Yine benim yüzümden Nafiye teyze zor durumda kalacaktı.

Bakışlarımı birbirine sarılan iki kadına çevirdiğimde aralarındaki konuşmayı dinledim. "Ne diye koştur koştur geliyorsun, yüzün kıpkırmızı olmuş." diyen Nafiye teyze arkadaşına oturduğumuz masayı işaret etti. "Gel soluklan."

"Ay ahretliğim biliyorsun benim oğlanın düğün telaşı var. Oradan oraya koşuşturma bitmiyor ki, kına da bu akşam ya hepten bir telaş vurdu." Yan yana duran sandalyelerde yerini alan kadınları izliyor, sessizce aralarındaki konuşmaları dinliyordum. Sonra kadının yüzünde takılı kaldı bakışlarım. Bembeyaz saçlarını bir tülbentle gelişi güzel örtmüş, yine beyaz teni koştuğu için kıpkırmızı olmuştu. "Su ister misiniz?" diye sorduğumda, beni yeni fark etmiş gibi gözleri, gözlerimi buldu. "Ay kızım kusura bakma, aklım öyle uçtu ki bir an farkına varamadım senin. Telaşıma ver. Bir bardak su verirsen çok makbule geçer."

Oturduğum yerden ağır ağır kalkarken arkamda dönecek olan konuşmaları tahmin ederek eve doğru yürümeye başladım. Mutfağa girdiğimde, Nafiye teyzenin, yine camı açık bıraktığını fark edince yüzümü buruşturup birazdan duyacağım şeyleri kendimi hazırlamaya başladım. Bu kız kim Nafiye. Mahalle de bir dedikodu dolanıyor Nafiye, doğru mu Nafiye.

Artık yerlerini ezberlediğim dolabın kapağını açıp, bardak çıkardım. İstemsizce kulağım bahçedeydi. Ben sürahide ki suyu bardağa doldururken, kadın konuşmaya başladı ama dakikalardır zihnimde dolandırdığım hiçbir soruyu dile getirmedi. "Bu düğün işi ne zormuş ahretliğim, hele erkek tarafı olmak. Vallahi canımdan can gidiyor."

"Tatlı telaşlar bunlar kardeşim. Zaten yorgunluğun koşuşturmadan değil bir sıkıntı çıkacak mı korkusundan. Bir kendini rahatlatsan, sakin olsan bu kadar yorulmayacaksın." Su doldurduğum bardağı küçük tepsiye koyup, bahçeye çıktığımda içimde bir az olsun rahatlama vardı. Arkamdan konuşmamıştı, yüzüme konuşmazdı değil mi?

Getirdiğim suyu, Nafiye teyzeden biraz daha zayıf kadına uzatınca gülümseyerek bana baktı. "Su gibi ömrün olsun güzel kızım."

"Afiyet olsun."

Kalktığım sandalyeye tekrar oturunca Nafiye teyzenin beni izleyen bakışlarına takılı kaldım. "Ahretliğim bu Sonay, evimin en güzel misafiri." İstemsizce gülümsedim ama panik dolu bakışlarım Müzeyyen Hanımdaydı. "Hoş gelmişsin güzel kızım, sefalar getirmişsin."

ZELELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin