Şaşkınlıkla ve içimdeki tarif edemediğim duygularla bir adım geriledim istemeden. "Bana her kafa tuttuğunda öfkelensem de bir yandan oldukça gururlandım. Ne kadar güçlü ve cesur, diye düşündüm. Ama içimde sana olan nefretimi bir türlü aşamadım. Taht için mücadele etmeyeceğini ve bana boyun eğeceğini bilsem seni öldürmek istemezdim. Anneme verdiğim sözü tutmazdım. Ve senin de kendine bir aile kurduğunu görmek, her zaman yanında olmak isterdim."

Bu cümleleri beni rahatsız ediyordu. Çünkü bazı duygularımı harekete geçiriyordu ve yapmam gereken Richard'ın duygularıyla oynamaktı, kendi duygularımı düşünmek değil.

"Tanrı senden sevdiklerini korusun Richard. Babamı ve ağabeyimi öldürdün. Ölmemek için anneni öldürmemi kabul ettin. Sen sevgi nedir bilmiyorsun. Yazık."

Önce kaşlarını çatsa da ardından küçük bir çocuk gibi öne atılıp demir parmaklıkları sıkıca tuttu. Beklentiyle bana bakmaya başladı. "Eğer yolumdan çekilir ve tahta çıkmama izin verirsen seni bağışlarım. Ölmek zorunda değilsin."

Ağzım şaşkınlıkla açıldı isteğiyle. Az önce yaşamayı hak etmediğimi söyleyen kardeşim şimdi ölmek zorunda olmadığımdan bahsediyordu. Gerçekten annesinin soyunda bir problem olmalıydı ki o da delirmeye başlamıştı sanki. Hayatım boyunca benim canımı almak isteyen ve birkaç sene önce babam gelmese kellemi uçuracak kardeşim beni bağışlamaktan bahsediyordu.

"Richard," diye fısıldadım fakat bir şey söyleyemedim. Ne diyeceğimi bilemedim.

Elini susmam için havaya kaldırarak sanki demir parmaklıkları açıp arasından bana uzanabilecekmiş gibi parmaklıklara daha çok yaklaştırdı başını. Gözlerinde heyecan vardı.

"Annemi öldürmen, yıllarca beni kürek mahkumluğuna çarptırarak ceza çektirmen..." Elleriyle gömleğini iki yanından tutup yırttı ve aynı sırtımda olduğu gibi göğsündeki deri kamçı izlerini görmemi sağladı. "Çektiğim işkenceler... Hiçbiri önemli değil. Seni affederim. Canını bağışlarım. Yeter ki tahttan feragat et." Yeniden parmaklıklara yapıştı. "Öldürmem seni. Öldürmem Beatrice."

Dilim tutulmuştu. Çektiği işkencelerle aklını mı kaybetmişti? Büyük bir beklentiyle gözlerimin içine bakıyordu. Sanki teklifini kabul etsem hemen hücremin kilidini açıp bana sarılacaktı. Bir kız kardeşi olmasını bu kadar mı çok istiyordu?

"Bana olan nefretin hiç bitmeyecek Richard. Bir gün nefretin sevginden üstün gelecek ve canımı alacaksın."

Başını hızla iki yana salladı. "Hayır, söz veriyorum öyle bir şey olmayacak. Ailemden hayatta kalan tek kişi sensin. Dayım Charles'a yaptıklarımı anlatmışsın ama önemli değil, seni affettim. Ülkemize döneriz, tahta ben çıkar kral olurum ve sen hep yanımda olursun."

Soyluları, danışman konseyini ve kiliseyi ben olmadan ikna edemeyeceğini bildiğinden onun kral olmasına yardım ettikten sonra beni öldürecek olabilir miydi? Yoksa onun da kimsesiz kaldığı için içinde büyük bir keder mi vardı? Ve bu keder bana bile hayranlık beslemesine yol açıyordu? Yahut aklını kaybetmesine?

Parmaklıklara yaklaşıp parmaklıklara sardığı ellerine dokundum. Birbirimize yakından baktık ve ilk kez kardeş sevgisini gözlerinden gördüm. Kendimi sıksam da gözlerim bu haline dolmuşlardı. Şuurunu yitirmiş gibiydi. Bu hali içimi parçaladı.

Burukça gülümsedim merakla cevabımı bekleyen ona. "Seni affediyorum kardeşim. Tek bir ah etmeyeceğim." Tam kocaman gülümsüyordu ki başımı iki yana salladım. "Lakin bunları kabul etmem mümkün değil. Ancak beni çiğneyerek çıkabilirsin tahta, bunu biliyorsun. Bak, elindeyim. Öldür beni. İçin rahat olsun, affediyorum seni."

GAYRİMEŞRU PRENSESWhere stories live. Discover now