"Aslında sen de sosyalsin de işte," diye mırıldandım. Ankara'ya gidip durmasa harbiden bir sosyal hayat sahibi olacaktı ama utanmasa hızlı tren var diye öğlen biten dersinden çıkıp, Eslem'e gidip akşam da dönecekti.

"Ahu değil mi o?" diye bağırarak elini var gücüyle salladı. "Ahu!" Bize dönerek, daha kibar bir şekilde el sallayan kıza adımladığımızda "Sen de mi bu kulüpteydin?" diye sormuştu.

"Evet, bu dönem girdim." diyerek Timuçin'i cevaplayan Ahu daha sonra da bana kafa selamı verdi. "Senin bu kulüpte olduğunu bilmiyordum, Furkan ile karşılaşmıştık ama," dediğinde Timuçin hemen araya girdi. "Değilim değilim, bugün Cengiz'in kavalyesiyim."

Doğrusu, bugün Cengiz'in kuyruğuyum, olacaktı ama müdahale etmedim.

"Gerçi Furkan da gelmeyecekmiş artık, bardaki performanslar için daha çok prova alması gerekiyormuş." diyen Ahu'ya kafa sallayarak "Aynen, sabah söyledi bana da. Zaten kaçıp duruyordu, eksikliği hissedilmez." diye cevap verdim.

Ahu gülümseyerek, arkasında ona seslenen kıza döndü ve sorusunu cevaplamak için, dinlemeye başladı. "Cengizciğim?" Timuçin'in şimdi sinirini bozacağım ses tonuna karşılık "Efendim?" dediğimde sesini alçaltarak konuştu. "Dersi neden Furkan'a verdiğine dair Ahu'ya bir açıklama yapmayacak mısın?"

"Açıklama mı? Furkan ile konuşmuşlardır zaten, haberi vardır." Timuçin kulağımın dibinde derin bir nefes verdiğinde yüzümü buruşturdum. "Çekil git oğlum şuradan," diye çıkıştığımda aynı sertlikte bana cevap verdi. "Konuşmuşlardır da, dersi sen verdin ya? Kıza arkadaşa iyilik yaptım falan de bari, senden de bir açıklama duysun."

"Gereği yok," dedim basitçe. "Ne demek yok ya, ayıp değil mi? Hem açıklama yapsan ne olur, kız dersi sen al diyecek değil ya?"

"Timuçin, Furkan zaten açıklamıştır. Üstüne diyecek hiçbir şeyim yok," diyerek tamamen ona döndüm. "Bence senin de diyecek hiçbir şeyin olmasın."

"Nemrut herif," diyerek göz devirdiğinde, bana doğru gelen Melih'e döndüm. "Naber Cengiz?" diyerek Timuçin'e kafa selamı vermesiyle "İyidir kardeşim, senden?" demiştim.

Kısaca bugünün programını anlatması ile birlikte üst kattaki büyük toplantı salonuna geçtik. Sağımda kuyruğum, solumda Ahu olacak şekilde oturduğumuzda "Dışarıda beklesen ölür müydün?" diye söylenerek Timuçin'e ters ters baktım. "Sıkılırdım dışarıda," dediğinde sabır dileyerek, önüme döndüm.

Bu çocuk gerçekten de şımarmıştı.

"Şimdi arkadaşlar," dedi Melih ciddiyetle. "Bugün her fakülteden bir kadın bir erkek temsilci seçeceğiz, kulübümüzün faaliyet alanını biraz daha genişletmek adına birçok farklı etkinlikte bulunmamız gerekiyor," Ayakta olan tek kişi olmasının avantajını kullanarak hepimize bir bir baktı. "Burada sadece on fakültemizden üyeler var, herkes kendi fakültesinin temsilci adaylarını sunabilir. Elbette tüm sorumluluk temsilcilere kalmayacak ama ciddi görev alacaklarının bilincinde olun lütfen."

Herkes kendi arasında konuşmaya başladığında "Bizim fakülteden başka üye var mı?" diye soran Ahu'ya döndüm. "Furkan vardı işte, artık yok." dediğimde kafasını olumlu anlamda salladı. "E biz mi olacağız temsilci?"

Sorusunun cevabını almak üzere, Melih'e seslendim. "Bizim fakülteden sadece biz varız, ikimiz de istemiyoruz temsilci olmayı?" diye sorduğumda Ahu'nun "Öyle demek istemedim," tepkisini duymuştum ama sesi öyle kısıktı ki, muhtemelen de sadece ben duymuştum.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now