Mahşere bırakılacak hesap yok bende!

Herkese,payına düşeni ödeyeceğim!

En çokta kendime , kendimi es geçmeyeceğim: çünkü bu durumda en büyük suçlu benim,  bana bunu yaşatanlar suçlu ,  çocukluğuma gölge düşürenler, gençliği mi kirletenler de suçlu , ama dedim ya size büyük suçlu benim.

Neden mi?

Çünkü ben Azad Saruhan aşka yenildim. Bir çift mavi hareye kendimi çok kaptırdım ve kendim olmaktan çıktım.
Kendimden verdiğim ödünler her zaman aşkım içindi.

Yirmi dokuz yaşında kocaman bir adam ,lakin toy bir aşıktım.
Ben de gözümü karım ile açtım.

Sandım ki ona her şeyi verirsem yeterli gelecek, onu her şeyden korumaya çalışırken onu kendimden koruyamamışım. Sevdiğim kadına en büyük zararı ben verdim ve bunun cezası olarak evladımı kaybettim.

Bunu bana yaşatan herkes ölmek için aldığı her nefeste bana yalvaracak ama ölmeyecekler. Ben onların ölmesine asla izin vermeyeceğim.

Size ölümün bir kurtuluş olabileceğini söylemişmiydim?

Çünkü bana göre ölüm kurtuluştu!

Bekir beyin yaptıklarıda yenilir yutulur gibi değildi. Öfkemden Amed'i yakasım vardı lakin sevdiğim kadının babasına olan bakışları ile sakin kaldım onunla yüzleşmem karımın gözleri önünde olmayacaktı.

Așir'le yolum hiç olmayacak yerde kesişti başta bir rastlantı diye düşündüm ama sonra anladım ki Bekir Mirşah'ın bana biçtiği ceza bitmişti. Hastane önünde pişman ederim kızımın kesip attığı tırnağa seni hasret bırakırım demişti ve dediğini yapmıştı.O acımasız kelamlar dün gibi aklımda.

Lakin o kendi kızı için bana öfke duyuyorsa ben de kendi çocuklarım ve benden alınanlar içinde ona öfkeliyim ve bunun bedeli hiçbir şekilde ödenemez.

O kendi kurduğu oyuna sadık bir şekilde devam etmişti ve yaptığım hatanın bedelini  hayatımdan , çocuklarımdan üç buçuk yılı çalarak ödetmişti.

Benim şimdilik önceliklerim başka olduğu için susuyordum.

Herşeyin zamanı vardı!

Herkes payına düşeni alacaktı.

Affın olmayacağını söylemişmiydim!

Kendimi tekrara düşürüyorsam affola ama kafam da dediğim gibi beynimi kemiren çirkin bir kurt var.

Neyse devam edeyim...

Așmi'nin arabada kollarıma sığınıp "baba gitme" demesi, Așir'in sorgular halde bana bakışları zihnimden hiçbir zaman silinmeyecek anlar olarak yer edindi.
İkisine sımsıkı sarıldım ben artık hayatta yalnız değildim.

Serçem ve Murat'ım vardı ,  ama bu duygu bambaşka bir şey.

Evlat kokusu bambaşka bir şey. İkisini de aynı anda öpüp koklamaya çalışmak...
Burnunum direği sızlıyor o an...

Hele onlardan bir haber oluşum birini kaybettiğimi öğrenmem bilmiyorum yüreğim de kocaman bir yumru var.

Nasıl geçer, geçme olasılığı var mı?

Yoksa bu yara bende Baki mi?

Yanımda çocuklarımın annesi var. Bakışları beni es geçerek sadece çocuklarımızın üstünde,  bana bir türlü bakmıyor. Bakamıyor ...

Böylemi olacaktı iki gözüm, göz göze gelemeyecek kadar birbirinden ırak mı düşecekti yüreğimiz?

Sanki bu yaşananların tek suçlusu benmişim gibi, oysa benim kadar o da hatalıydı.

Mardin'e Tutsak. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin