14- Sürpriz Çiçek

Start from the beginning
                                    

"İstediğin her şeyi sana verebilirim." diye seslendi arkamdan pes etmeden. Söylediği her cümle midemi bulandırıyordu artık. Arkamı dönüp ona nefretle baktım.

"Şu hayatta kimse senden daha fazla canımı acıtmadı. Bu bana verdiğin son zarardı. Bitti! Bundan sonra yanıma yaklaşmaman için elimden ne geliyorsa yapmaktan asla vazgeçmeyeceğim."

Telaşla yanıma gelmeye çalıştı. Onu sertçe ittim. Geriye doğru tökezledi.
"Bade özür dilerim." Pişmanlıkla gözlerime baktı.

"Ben senden önce de senin değildim, şimdi de senin değilim. Hiçbir zaman da senin olmayacağım! Bir daha asla karşıma çıkma!"

"Hiçbir yere gitmiyorum Bade! Asıl sen başkalarıyla hayal kurmayı bırak! Benim olana kadar senden asla vazgeçmeyeceğim."

Bir kere şiddet uyguladıktan sonra ikincisinde daha az vicdanı sızlıyor olmalıydı. Yoksa bu kadar ısrarın başka bir açıklaması olamazdı.

"Cesur!" Annesi Şükran Hanım sertçe ona seslendi.
"Bade hiçbir zaman hayatımızda olmamalıydı. Bunu biliyorsun. Bırak artık didinmeyi! Zayıf görünüyorsun."

"Senin yüzünden!" diye bağırdı Cesur. Delirmiş gibiydi. "Senin yüzünden hepsi! Eğer onun hayatına müdahale etmeseydin..."

"O zaman Atilla'yla olurdu, seninle değil." Sakince uyardı onu.

Şükran Hanıma baktım. İlk kez söylediği bir söze sonsuza kadar katılıyordum.

"İstesen de istemesen de sonunda benim olacaksın." Tehdit ederek gözlerime baktı.

Daha fazla tutamadım kendimi. Ağlayarak merdivenin kenarlarındaki korkuluklara tutundum. Dökülen gözyaşlarım gönlümde okunan kaçıncı selaya aitti bilmiyorum. Üç yıllık sükunetten sonra her gün yeni bir belaya uyanışlarım başlamıştı bile. Zaten ne zaman kendimi toparlamaya çalışsam bir böcek gibi ezmeye çalışıyordu hayat beni. Nerede yanlış yaptığımı bulamıyordum.

"Unut bunu Bade! Eninde sonunda benim olacaksın!" diye bağırdı gitmeye devam ederken.

Cesur yanımızdan ayrıldıktan sonra Şükran Hanım'a döndüm öfkeyle.

"Bravo! Başarılı ama sevgisiz, cesur ama merhametsiz ve egoist bir evlat yetiştirmeyi başardığın için tebrikler! Büyütürken ne sandın? Ona sevgi göstermezsem daha güçlü olur, merhameti bilmezse birine ihtiyacı kalmaz, hep kendini düşünürse bu evrende hayatta kalır mı?  Yazık... Sen bir anne olarak çocuğunun kalbini en küçükken ezdin, şimdi o büyüdü ve başka kalpleri eziyor."

Gözlerinde ışıldayan yaşlar bir anda yanaklarından süzülmeye başladı.

"Anlaşmamızı hatırlatmama gerek yok sanırım." dedim burnumdan soluyarak. Eskiden olsa o gözyaşlarına merhamet eder onu anlamaya çalışırdım.

"Uğraşıyorum." Yüzüme bakamıyordu.

"Hapse girmek istemiyorsan daha fazla uğraş o zaman!" Büyük bir öfkeyle uyardım onu. Yüzüm hala sızlıyordu. Merdivenleri çıkmaya başladım birer birer.

"Bade!"

Durup ona döndüm.

"Sen haklıydın. Her zaman. Özür dilerim."

Cevap vermeden birkaç basamak daha çıkıp yeniden ona döndüm.

"Oğlunun tedaviye ihtiyacı var. Senin de öyle."

"Biliyorum."

"Aynı zamanda ikinizin de sevgiye ihtiyacı var. Daha çok sevgiye."

Başını öne eğip ağladı. Ağlamasını umursamadan merdivenleri çıkıp içeri girdim. İçeri girdiğimde herkes inci gibi sıra sıra dizilmiş bana bakıyordu.

"Gördüklerinizden daha fazlasını anlatamam. Anlatırsam ayakta duramam. Bu yüzden beni anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum."

"Bade, biz..." Yasemin Hanım'a baktım. O sert şahin duruşunun altında yufka yürekli bir serçe yattığını görmek bana kendimi biraz daha iyi hissettirmişti.

Gelip sıkıca sarıldı bana ağlayarak. Ardından Büşra, Mihrace, Aybike ve Dilek de sarıldı. Büyük bir nokta gibi görünüyorduk uzaktan. Hıçkıra hıçkıra ağladım ortalarında.

"O pislik sana hiçbir şey yapamaz. Sakın korkma!" Aybike kendinden emin bir şekilde konuştu.

"Anlamıyorsunuz. Hayatınızda bir kötüyle karşılaşırsanız ve o sizi bırakmak istemezse yapacak hiçbir şey yok. Çırpındıkça batıyorum. Tanıştığım herkese, her yere mutsuzluk getiriyorum."

"Sakın üzülme canım. Mutlaka bir çaresini bulacağız." Yasemin Hanım omzumu tuttu destek vererek.

"İnanın bana her yolu denedim."
Gözyaşlarımı sildiğim sırada biri daha ismimi seslendi. Elinde kokusu uzaktan bile muhteşem gelen bir çiçek buketi vardı.

"Bade Hanım." Ağlayarak baktım genç çocuğa.

"Ben alayım." dedi Büşra. Teşekkür ederek çocuğun elinden çiçekleri aldı ve notu okudu.

"Yeni işini tebrik ederim. Seni ve iş arkadaşlarını mutlaka bekliyorum. Stefano." Anlamsızca Büşra'ya baktım.
"Üzerinde bir de davetiye var."

Yazıyı yeniden okudum ve ardından davetiyeyi açtım.
"Anlamıyorum..."

"Yarın akşam mı?" Aybike tepemden davetiyeyi okumaya çalışıyordu.

"Ben... Ben..."

"Vauv! Stefano gerçekmiş."

Mihrace Büşra'yı dürttü. Ardından gülümseyerek bana baktı.
"Üzüntüye en iyi gelen şey bence de biraz eğlence."

"Kesinlikle." dedi Büşra.

"Bizsiz asla olmaz!" dedi erkekler. Gülerek onlara baktım.

"Nedense bu işte başka bir bit yeniği seziyorum." Düşünceli bir şekilde bir onlara bir nota baktım. "Beni nasıl buldu? Hem o İtalya'ya dönmemiş miydi?"

"Üzümü yiyip bağını sormayalım bence. Lütfen gidelim." dedi Dilek.

Hepsi minik birer köpek yavrusu gibi yüzüme bakıyordu.

"Tamam, öyle olsun, gidelim."

Neşeyle bana sarıldılar. Az önceki yaşadığım acı bir nebze olsun hafiflemişti.

Görevimiz Mutluluk 2Where stories live. Discover now