episode two

24 6 0
                                    

1988, Seul Olimpiyatları'na sekiz gün kala

Küçük Jinju abisinin kendisine aldığı bir litrelik cam şişedeki kolasını şeffaf pipetinden yudumlarken televizyonlarındaki eski yayınlardan birini neredeyse hiçbir şey anlamasa da izliyor, arada sırada gözlerini hemen sağ tarafında kalan küçük mutfakta abisine beslenme çantası hazırlayan annesine çeviriyordu.

"Abi okula gidiyor." Salonun solunda kalan küçük koridordaki odasından okul formasıyla çıkan Jaehyun kardeşinin yanağına sulu bir öpücük kondurup el sallarken genişçe gülümsemiş, hemen ardından geç kalmamak adına hızla ayaklanmıştı. "Anne ben çıkıyorum."

"Öğle yemeğin!" Annesi sesini duyurmak için kapının önündeki oğluna bağırırken Jaehyun kapının önünden geri dönmüş, annesinin getirdiği lacivert sefer tasını elleri arasına almıştı.

"Doğru, az daha unutuyordum." Annesi ayakkabılarını rahatça giyebilmesi adına çantasını kısa süreliğine Jaehyun'dan devralırken Jaehyun otobüse yetişebilmek adına çabucak ayakkabılarını giymiş ve hatırladığı başka bir şeyi daha eklemişti. "Bana para lazım, 1000 Won."

"Para mı? Niye?" Oğlunun çeşitli ihtiyaçları olduğunu bildiğinden haftalık harçlığını olabildiğince düzenli olarak vermeye çalışan annesi neredeyse ilk defa duyuyordu Jaehyun'un ilave paraya ihtiyacı olduğunu. Babasının vefatından sonra Jaehyun annesi her ne kadar istemese de olgunlaşmış, gerçek dünyanın farkına erken yaşta varmıştı. Bundan sebep elini taşın altına koymaktan çekinmiyor ve annesine güçlük çıkarabilecek her şeyden kendisini uzak tutuyordu.

"Sınıf öğretmeni evleniyor, düğün hediyesi alacağız." Jaehyun yüzündeki sırıtışla annesine olan biteni anlatırken aynı zamanda sefer tasını yandan astığı çantasının boş bulduğu bir gözüne sığdırmaya çalışıyordu.

"Tarih hocasıyla barıştılar mı yani? Ama ayrılmamış mıydı onlar? Beden eğitimi hocasıyla olay çıkmıştı hani." Annesi şaşkınca okulda olup bitenleri dinlerken oğlunun kendisine her şeyi anlatıyor oluşunu tanrıdan bir lütuf olarak görüyordu. Jaehyun okulda yaşanan her şeyi annesine anlatıp olan bitenin polemiğini yapmayı fazlasıyla seviyordu ve bu durum Bayan Jeong'un fazlasıyla işine geliyordu.

"Öyleydi, ama hamile kalmış." Bayan Jeong duyduklarıyla bir elini ağzına kapatıp kıkır kıkır gülerken Jaehyun'da annesinin neşesine eşlik etmekten kendini alıkoyamamıştı. Annesini gülerken görmek kendisini mutlu hissettiriyordu.

"Tanrım rezilliğe bak! Ne zavallı kadın!" Annesi hareketli jest ve mimikleriyle dedikodunun keyfini çıkarırken Jaehyun annesinin bu durumdan neden bu kadar zevk aldığını çözmeye çalışıyordu. Annesi genel olarak güler yüzlü bir kadındı fakat yerinde zıplaya zıplaya gülmesi ve neredeyse kahkaha atıyor oluşu Jaehyun'u işkillendirmeye yetmişti.

"Sen de öyle evlenmedin mi anne?" Bayan Jeong oğlunun sözleri üzerine gülmeyi bırakırken boğazını temizleyip ciddileşmeyi denemiş, yüzü kızarmadan hemen önce konuyu değiştirmeye çalışmıştı.

"Kaç para lazımdı?" 

Jaehyun'un 1000 Won olarak belirttiği miktar Lee ailesinin evinde köklü değişiklikler göstermiş olacak ki Jeno evden çıkmadan hemen önce ayağına Nike ayakkabılarını geçirirken annesinden tamı tamına 30.000 Won almış, zerre vicdan azabı duymadan tüm parayı cebe indirmişti. Böylece Sangmun Lisesi'nin öğrencileri erkenden otobüslerinde para dolu cepleriyle yer edinirken, Mark da bu kadroya dahil, sabah bazıları için çok daha geç başlamıştı.

Jaemin güç bela uyanabilirken yarı açık yarı kapalı gözleriyle üzerine ne bulursa geçirmiş, hazırlanmayı sonraya bırakarak mutfağa geçmişti. Annesi çoktan mutfağın içerisinde bir o yana bir bu yana koşturmaya başlamış, küçük salonlarına yer sofrasını kurmuştu ve Jaemin annesinin kendisini bu kadar yormasına kesinlikle karşıydı, keza henüz gözünü açamadan yardım etmeye çalışmasının en büyük sebeplerinden biri de tam olarak buydu. Jaemin metal kaselere dumanı tüten pilavdan doldururken abisi Doyoung da uyanmış ve hazırlanarak salona, Jisung ve babasının yanına kurularak annesine seslenmişti.

hello future | nominWhere stories live. Discover now