"Beni takip mi ettiriyorsun sen? Manyak herif!"

"Seni tam burada geberteceğim! İt herif, başıma ne açıyorsun sen böyle! Onu yakala dedim, sen arabana koymuş saçlarını okşuyorsun!
Oğlum ibne olamaz, yıkarım burayı başına!"

Bu sefer harbi sıçmıştım.

"Ne saçmalıyorsun sen, evliyim ben baba. Bana güvenip arabama binmesini sağladım sadece."

"Topla şu fotoğrafları, kimsenin haberi olmayacak bundan. Seni gebertmemi istemiyorsan tabii."

Odadan çıktım, herkes önümde bağırışlarımı duymuş olmalı ki garip garip bakıyorlardı.
Komiser Park'ın geldiğini gördüğümde kaçar adımlarla uzaklaşmaya çalıştım.

" Kim Taehyung! "

Küfür ederek döndüm, bana yaklaştı tam da kulağıma eğilip fısıldadı.

"Bakıyorum da hızlı çıktın yakışıklı. Benden bile."

Aynı şekilde kulağına eğilip fısıldadım.

"Siktir git."

Odama gittiğim sıra sadece düşüncelerin arasında boğulmamaya çalışıyordum. Eminim ki babam onu öldürmeden bırakmayacaktır. Ölmesini istemiyorum, onun bir suçu yok. Suç sikini tutamayan bende.
Siktir, ne zaman bir suçluyu savunmaya başladım ben?

Onu babam bulmadan önce bulup uyarmam gerekiyor. Nasıl uyaracağım peki? Ah merhaba Jeon ben aslında senin gayleri öldüren bir polisim. Babam bizi öğrenmiş kaç şimdi kaçabilirsen. Tam bir aptalım.

Çok büyük bir hata yaptım, şimdi telafi edemiyordum.
Ona nasıl ulaşacağımı bilmiyordum bile. Jeon'a nasıl kapıldığımı bilmediğim gibi.

Babam odama pat diye daldığı sıra ters ters suratına bakmıştım.
"Yine ne var?"
"Bana bak Taehyung. Bu gay davasını sen bırakıyorsun. Biz de kapatacağız. Rahat rahat takılacaklar, o Jeon fahişesi hariç."

Neden böyle bir karar almışlardı bilmiyorum. Benimle ilgili olmadığı kesindi.

"İbneleri benden uzak tutmanız isabet olmuş, istersen Jeon'u parçalarına ayır sikimde değil. "

Biraz olsun suratındaki öfke geçmişti. Sanırım sadece arabadaki halimizi görmüştü. Yatak kısmını takip edememiş belli ki.

"Peki ben ne yapacağım baba?"

"Biliyorsun, gittikçe yaşlanıyorum. Soojin'in, babası komiser Park senin başa geçmeni istedi. Emekli olacağım."

"Ne? O adam sapığın teki baba. Beni onunla mı bırakacaksın buralarda?"

"Bu senin cezan."

Baş komiser olacaktım belki de ama şerefsizin teki ile başbaşa kalmıştım.

"Yarın rütbe töreni olacak. Güzelce hazırlan ve saatinde orada ol."

Odamdan konuşmama izin vermeden çıkmıştı. Tüm hayatımı siken babamın, dudaklarının arasındaki tek kelimeyle hareket eder olmuştum.

Sinirle arabama bindim, öylece sürdüm. Bir polis olarak bütün kuralları çiğniyordum. En yüksek hızda sür, kırmızı ışığı geç. Örnek alınacak biriydim.
Sürmeye devam ettiğim sıra biri arabamın önüne atladı. Hızla frene bassam da çoktan çarpmıştım.
Kafasında şapka ve siyah bir maske olduğundan tanımıyorum sanmıştım.

Ama bu Jeon'du.

Etrafımı yokladıktan sonra vücudunu kucağıma alıp arabama koydum.
Kafası kanıyordu, siktir ölme ihtimali varsa ne bok yiyeceğim?

Arabayı tenha bir yere çektim ve ellerimle suratını tuttum.

"Jeon, buradayım bak! Benim Taehyung!"

Yorgun yorgun suratıma bakmıştı. Beni görünce gözleri parlamıştı.

"Taehyung!"

Bana doğru atılıp sarılmıştı.

"Bana bak Jeon, iyi misin sen? Gözlerime bak?"

"Çok iyiyim Tae."

Arabayı buluştuğumuz yere götürmüştüm. Pardon, seviştiğimiz.
Tekrar onu kucakladığım gibi eve doğru yürüdüm.
Bana sıkıca sarılmıştı.
Bense hayatını kaydırdığım masum suratına bakıyordum.
Eve girdiğimizde, yavaşça yatağa bırakmıştım. Hızlıca evde bulduğum malzemeleri alıp pansuman yapmak üzere ona doğru koşmuştum.

"Jeon beni net görebiliyor musun?"

Gülümseyip başını salladı. "Görüyorum Taehyung, bir şeyim yok."

"Hastaneye gidelim hadi."

"Hayır, beni bulmasınlar. Şu an oldukça mutluyum."

Yüzüne bakamıyordum. O gözlerimin içine bakmaya çalıştıkça kaçırıyordum gözlerimi.

Elimdeki pamuğu biraz ilaçladıktan sonra, iki parmağımla çenesinden tutup kendime doğru çektim. Yavaşça pamuğu yarasına sürdüm, kanı aldıktan sonra sargı beziyle yarayı örttüm.

"Acıdı mı, acıyor mu hm?"

"Hayır. Şimdi cevap ver. Neredeydin?"

"Her şeyi açıklayacağım, söylediğim her sözü uygulayacaksın ama. Söz mü?"

Bakışları merak dolu olsa da sorgulamadan dinledi. "Pekala, söz."

"Bak Jeon, ben aslında bir polisim."

"Ha?" Kaşları çatık anlamak istercesine baktı yüzüme. "Şaka mı bu?"

"Hayır. Şu çokça bilinen polis Kim, işte o tam olarak benim."

Göz bebekleri büyümüş ve hayal kırıklığına uğramış gibi bakıyordu.

"Saçmalıyorsun Taehyung."

"Dinleyeceğine söz vermiştin."

"Dinliyorum, devam et öyleyse."

Gözleri dolmuştu. Suratıma bile bakmıyordu artık.

"Ben evliyim, biliyorum çok saçma. Görevim seni yakalamaktı sadece, oraya sadece bu amaçla gelmiştim. Nasıl böyle buraya kadar geldik bilmiyorum. Babam bizi birlikte görmüş. Kendisi baş komiser. Her yerde seni arıyor. Seni göndereceğim, kurtaracağım merak etme. İzin vermeyeceğim, kimse kılına bile zarar veremeyecek. "

" Umarım sadece kâbus görüyorumdur Komiser Kim. "

 "

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.
Higanbana. Onde histórias criam vida. Descubra agora