Birkaç dakika sonra beni çağırdı.
"Kusura bakma, bu saatler hep yoğun oluyor."

"Önemli değil." Yine gülümsedim.

"Şimdi, gel bakalım, seni mesai arkadaşlarınla tanıştıralım." Odasından çıkıp yürüyerek konuşmaya devam etti. Hemen arkasından heyecanla onu takip ediyordum.

"Seninle birlikte dokuz fizyoterapist, dört fizik tedavi teknikeri bulunuyor bu bölümde. Portfolyonu inceledim. Özellikle hipnoterapi sertifikanın olması çok hoşuma gitti. Seninle bu konuda çalışmalar yapmayı planlıyoruz."

"Teşekkür ederim. Onur duydum."

"Burayı seveceğine eminim. Burada arkadaştan öte aile gibiyizdir."

Son cümlesi kulağımda yankılanırken bir anda topuklu ayakkabılarının sesi durdu.
"İşte. Çalışma yerin burası."

Geniş bir yere açılan iki kanatlı bir kapıdan geçtik. Etraftaki büyük pencereler geniş olan yeri daha da ferah gösteriyordu. Aletleri inceledim yürüdükçe. Önceki çalıştıklarımdan biraz farklı görünse de mantığının aynı olduğuna emindim.

Sonunda başka bir kapının önüne geldik. Dinlenme odası yazıyordu üzerinde. Hepsi genç olan on iki kişinin gözü benim üzerime kitlendi.

"Şimdilik manuel terapiyle başlayalım. Ben hipnoterapi için uygun koşulları sağladığımda seni oraya alacağım."

Başımla onayladım.

"Arkadaşlar, Bade. Yeni, genç ve yetenekli fizyoterapistimiz. Buraya alışmasında ona yardımcı olalım lütfen. Özel sebeplerden dolayı uzun bir süre çalışmaya ara vermiş. Bildiklerini hatırlatmak size düşüyor. Bunu yaparken kırıcı değil, yapıcı olun." Bana döndü yeniden.

"Buradaki herkes bilir, tüm çalışanlarımın arkasındayım. Çalışanlarımın arasında da adalet benim için en önce gelir. Tamam, Badeciğim. Bir sorun olursa benimle iletişime geçebilirsin." Diğerlerine baktı uyarırcasına.

"Sizler de öyle. Bir sorun olursa benimle iletişime geçin. İyi çalışmalar."

"Sağolun Yasemin Hanım." Herkes sevecenlikle uğurladı onu. Böylesine havalı bir idareci görmemiştim. Nasıl güzel bir hitabı, nasıl tatlı sert bir üslubu, nasıl güven verici bir tavrı vardı. Hayran olmuştum resmen.

"Hoş geldin Bade. İsmim Büşra." Elini uzattı. Sarışın, beyaz tenli, sevimli bir kızdı Büşra. Uzun parmakları vardı.

"Ben de Mihrace. Manuel terapi kısmındayız. Kahvaltı yaptın mı?"

Mihrace ise esmer, siyah saçlı, zayıf bir kızdı.

Elimdeki poşeti gösterdim.

"Hadi gel o zaman. Sana da çay dolduruyorum. Saat onda randevularımıza başlıyoruz. İstersen bugün takip et, izle, evrak kalabalığını ve kullandığımız cihazları öğren. Yarın sana da hasta vermeye başlarız."

Gözlerime dolan yaşlarla ona baktım. Her şey hayalimdeki gibiydi. Hatta daha fazlası. Derin bir nefes alıp bıraktım.

"Olur, öyle yaparız. Teşekkür ederim."

"Aramıza hoş geldin Bade. Ben Sevgi." Gülümseyip sarıldı. Minyon, fiziği düzgün, göz bebekleri koyu kahve ve iri, güzel bir kız. "Aquaterapi kısmındayım. Deniz de öyle." Deniz hafif uzun saçlı, keskin yüz hatları ve çekik gözleri olan bir erkekti. Gülümseyip "Hoş geldin." dedi. Aynı şekilde karşılık verdim. Aquaterapi; isminden de anlaşılacağı üzere suyla terapi. Tabi kendi içinde farklı bölümleri var.

"Ben Oğuz. Hoş geldin Bade." Tokalaşmak için elini uzattı başka biri. Saçları asker tıraşı, yüzü aydınlık, gözleri yeşilimsi, hafif kaslı, hoş biriydi. Nazikçe onunla tokalaştım. Tuhaf bakıyordu. Yanındaki kız ona omuz atana kadar gözlerini benden ayırmadı.

Görevimiz Mutluluk 2Where stories live. Discover now