ALACAKARANLIK İÇİNDE

14 1 0
                                    

Midem bulanmaya ve başım dönmeye başladı. Bacaklarım titriyordu. Bu gerçek olamazdı. Rüya görüyor olmalıydım. Onun endişeli bakışlarını gördüm üzerimde. Tam yere düşecektim ki arkadaşlarımdan biri beni tuttu.’ Bella, Bella iyi misin?’ Kendimi  yerde beni ayıltmaya çalışırlarken buldum. Bir sürü öğrenci başımıza toplanmıştı. Birkaç öğretmen de yanımdaydı. ‘ Ben, ben bugün kahvaltı yapmadım sanırım ondan bayıldım’ dedim insanların endişelerinin bitmesini ve benimle ilgilenmeyi bırakmalarını sağlamak için. Öğretmenlerden biri; hadi arkadaşlar herkes dağılsın arkadaşınız nefes alsın dedi. İnsanların dağılmasıyla göz ucuyla o masaya doğru baktım. Evet o Edwarddı. Diğerleri de Alice, Rosalie , Emmet ve Jasper olmalıydı. Benim göz ucuyla ona bakmamla başka tarafa dönmesi bir oldu. Bu gerçek miydi? Ya da sadece bir benzerlik mi? Ama benzerlik olmayacak kadar beyazdılar. Benden de beyaz.  Gerçek olmayacak kadar da güzeldiler. Ne yapmam gerekirdi. Jessica’ya onların kim olduğunu sormalı mıydım. Bu tuhaf olurdu. Ben oturmuş masada bunları düşünürken çocuklardan biri tostumu getirdi. Yemeye başladım ama midem zor alıyordu. Gazozun asidi iyi geliyordu yoksa bu tostu midem eritemeyecekti.  Yedikten sonra jessica ile birlikte çöplerimizi boşaltmaya gittik. Masaya dönerken Cullen ailesi sandığım kişileri düşünüyordum. Tabi dikkat çekmemek için onlardan tarafa bakmıyordum. Jessica kıkırdadı. ‘Sanırım senden hoşlanan çok yakışıklı bir çocuk var Bella’ ‘Nee?’ ‘Masada konuşurken hep gözü senin üstündeydi ve sen bayılınca endişeyle ayılmanı bekledi.’ ‘Kim o’ dedim. ‘Tamam göstereceğim çaktırmadan bak. Şu karşı masada oturan bronz saçlı çocuk. Edward Cullen’ dedi. ‘yanıma geldi mi’ diye sordum büyük bir şaşkınlıkla. ‘Hayır’  Şu an beynim bu yaşadıklarımı idrak edemiyordu. Bu bir kamera şakası mıydı? Şimdi ne yapacaktım. Öğle tatili bitmek üzereydi. Derse girip yanına oturur muydum? Ya da hastayım diye dersi mi ekerdim. Ya dersi ekince ikimizin baş başa kalacağı ortamda benim kokumu duyarsa. En önemlisi o benim şu an düşündüklerimi duyuyor mu? Masaya oturdum ve ne yapacağımı düşünmeye başladım.  Filmin mi içindeydim yoksa kitabın mı. Yoksa bu koca bir tesadüf müydü? Tesadüf olamayacak kadar gerçek gözüküyordu. Jessica kitapta anlatılan gibiydi. Edward ismi de günümüz için demodeydi. Onların ten renkleri benden de beyazdı. Okula yeni geldim diye hoş geldin şakası mı yapıyorlardı bana. En azından bayıldım diye vazgeçmeleri gerekirdi bu şakadan. Ama burada bu insanların şaka yapar gibi bir hali de yoktu. Ben bunları düşünürken masada birkaç kişi bu düşünceli halimi görüp bana iyi olup olmadığımı sordu ve hiç şaka yapar gibi halleri yoktu. Öğle molasından sonra ders biyolojiydi ve benim sınıfa gidecek cesaretim yoktu. Çantamdan aynamı çıkardım ve yüzüme baktım. Rengim solmuştu. O sırada Edwardın beni izlediğini aynadan fark ettim. Göz göze gelince gözlerini benden kaçırdı. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Alacakaranlığın içinde miydim? Bunu öğrenmem gerekti. O sırada kantindeki öğrencilerden biri kantinin pencerelerinden birini açtı. Rüzgar cullen masasına doğru esiyordu ve bu benim aklıma bir fikir getirdi.  Su almak için kalkacak ve o esen rüzgarın önünden geçecektim. Ben bunları düşünürken eric bana sıradaki dersimi sordu. Biyoloji olduğunu söyledim. Masada oturan çocuklardan biri de heyecanla aynı dersi aldığımızı söyledi. Çocuk kitapta anlatılan gibiydi. Bebek yüzlü sarışın bir çocuk. Ben gerçekleri öğrenmeye çalıştıkça sanki kader benimle dalga geçiyordu. Buna sinir oldum. Geçekten su içmeye ihtiyacım vardı. Eşyalarımı topladım ve arkadaşlardan müsaade isteyerek su almaya doğru yol aldım. Resmen adımlarımı titrek bir şekilde atıyordum. Ama rüzgarın önünden geçerken şansıma ya da şansızlığıma rüzgarın yönü değişti ve rüzgar Cullen masasından bana doğru esmeye başladı. Bir yol bulmalıydım. Eğer gerçekten bu hayalin içindeysem Bella kadar şanslı mıyım değil miyim buna emin olmalıyım. Kendimi garantiye almak için Mike’a  biyolojide çok iyi olmadığımı ve onunla oturup oturamayacağımı sordum.  O büyük bir hevesle ve mutlulukla bunu kabul etti. Ve Jessica’nın yüzü asıldı. Eğer tek bir kişilik boş yer varsa ve o da Edwardın yanıysa kendimi en azından biraz güvenceye alacaktım. Benim yerime edwadın yanına Jessica oturacaktı ve Edward onun için tehlikeli değildi.  Ve gerçekten alacakaranlığın içindeysem bu kabustan çıkmak için bir yol düşünmeliydim. Öğle tenefüsü bitti ve zil çaldı. Zil çalar çalmaz Cullen masasındakiler derslerine gitmek için ayağa kalktılar. Jessica da sinir olmuş bir biçimde hemen derse gitti.  Bizim masamızdaki insanlar da yavaş yavaş derslerine yol aldılar. Masada ben Mike ve Angela kaldık. Mike bana iyi olup olmadığımı sordu ve bende ona derse girebileceğimi söyledim. Derse girip gerçekleri öğrenmeliydim. Sınıfa doğru yol alırken eğer gerçekten bu kabusun içindeysem midemin bulandığını bu yüzden pencereleri açmam gerektiğini söylemeyi planladım. Öğle molasında bayıldığım için bu istek ters karşılanmazdı en azından. Ben bunları düşünürken sınıfa vardık  ve ilk gözüme çarpan Edward Cullendı. Cam kenarında masasında tek başına oturuyordu.  Öğretmenimin hoş geldiniz Bayan Swan demesiyle kafam allak bullak oldu. Benim soy ismin Swan değil Rose’du.  Biyoloji hocama boş boş bir şekilde bakmaya başladım ve öğretmen bana iyi misiniz Bayan Swan diye tekrar ismimi söyledi. Sesim titreyerek iyi olduğunu söyledim ve elimdeki  kağıtı imzalatmak ve biyoloji materyallerimi almak için öğretmene bir adım attım ve olanlar oldu. Benim adım atmamla birlikte havalandırmadan gelen rüzgar bana ve ardından Edward Cullena doğru esmeye başladı. Göz ucuyla ona bakmamla artık bulunduğum gerçeklikten emin oldum. O ölüm saçan bakışlarını benim üzerime dikmişti. Havalandırmanın rüzgarı benim titrememe sebep olurken adımlarım birbirine karıştı. Az kalsın yere düşüyordum. Hemen kendimi  toparladım. Elimdeki kağıdı imzalatıp ders materyallerini aldım ve Mike’ın masasına doğru yol aldım. Pencereleri açmam gerekiyordu. Bu sırada mike ve jessica kendi aralarında tartışıyordu. Jessica Mike ile aynı masada oturmak konusunda diretiyordu. Önceki haftadaki projelerinden bahsediyordu.  Ben   ne yapacağımı ne diyeceğimi şaşırdım. O sırada biyoloji öğretmenimiz de olaya dahil oldu. Jessica ve Mike’ın birlikte bir projelerinin olduğunu söyledi  ve beni tek boş yer olan Edward Cullenın masasına  yolladı. Artık bulunduğum gerçeklikten emindim ve korkak adımlar ile Edward’ın yanına oturdum.  O ise masada benden mümkün olduğunca uzak bir şekilde oturuyordu. Bir heykel gibi hareketsiz şekilde duruyor ve uzağa benden çok uzağa bakıyordu. Bu haliyle bile inanılmaz bir şekilde yakışıklıydı…

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 04, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ALACAKARANLIK İÇİNDEWhere stories live. Discover now