S3/41. 'Gerçeklerde kaybolmak.'

Start from the beginning
                                    

Ölüme bile gülerek giden bir karısı vardı. Çünkü sevdiği adama güvenmişti.

Kızını emanet etmişti ona,belki de küçük olduğundan,belki ona doyamadığından. Oğluna da doyamamıştı. Ama en azından Berk o anne şefkatini tatmıştı. Bencilce bir düşünceydi belki ama o an doğrusu o gibi gelmişti.

Sahi,insan öleceğini bilerek mantıklı düşünebilir miydi ki?

Yılların yorgunluğunu yüzünde taşıyan Resul Özkaya,derin bir nefes vererek içkisinden küçük bir yudum aldı. Gerçekleri anlatmak omzundaki yükleri almamıştı,aksine kendiyle daha çok yüzleşmesini sağlamıştı. Oğluna gerçekleri söylemişti,peki ona birlikte kaybettikleri yıllarını geri verebilecek miydi?

Onunla maçlar yapamamıştı,başarılarıyla gurur duyamamıştı,kızı ölürken onun acısını oğluyla paylaşamamıştı. Sarılmayı geçmişti,elini omzuna bile koyamamıştı,onu öylece acılarıyla bırakmıştı.

Peki ya şimdi? Eylem'e her şeyi anlatmıştı,bunun sonuçlarından kaçabilecek miydi? Berk'e de anlatmıştı,artık ondan bir şey saklamak istemiyordu. İşin doğrusu,kadının onu tutuklamasını bekliyordu ama konuşulan şeylerden sonra onunla işbirliğine girmişti. Bunu beklemiyordu.

Bir adam öldürmüştü,onlarca iş çevirmişti ama bir istihbarat şefinin karısı onunla işbirliği yapıyordu. Ve ikisi de bunu çocukları için yapıyordu.

Eylem Eren çocukları için suçlu birini serbest bırakıyor,mesleğini tehlikeye atıyordu. Ve Resul Özkaya çocukları için bir şeyleri açıkça ortaya seriyor,bunca yıldan sonra,oğluna kavuştuktan sonra tutuklanmayı göze alıyordu. Saçma ve zıt bir denklemdi aslında ama anlayana çok şey anlatıyordu. 

Bardağını usulca masaya bırakırken,o günü tekrardan hatırladı.

FLASHBACK

Resul yayılarak oturduğu sandalyede,onu nelerin beklediğini gayet iyi biliyordu ve bu yüzden rahattı. Artık oğlu her şeyi biliyordu, anlayacağından şüphesi yoktu. Eylem veya Ateş onu tutuklamak mı istiyordu,varsın tutuklasındı. Gerçekleri anlatırsa,bu onların içini soğutacak mıydı? Öyleyse anlatırdı. Anlamadıkları şey şuydu. Anlatacağı hiç bir şey kızını da,Fethi'yi de geri getirmeyecekti.

Kapı açıldığında otomatik olarak hafif bir ışık doldu odaya. Loş ortam bir anda aydınlandı,aynı hızla eski haline döndü. Keşke hayatta istenilen bazı şeyler de bu hızla gerçek olabilseydi. Karşısına oturan kadınla içinden güldü.

Eylem gelmişti,tahmin ettiği gibi. İkisi de kayıplar vermişti ama ikisi de karşı karşıyaydı. Masaya bıraktığı dosyalara kısa bir bakış attı.

"Ne o? Yine beni karımın ölümüyle mi vuracaksınız? Yoksa kızımın ölümünün ardındaki gerçekleri mi sorgulayacaksınız? Katili bulamadığınız hani?" O kadar çok sorguya girmişti ki,her şeyi ezberlemişti.

Her sorguda takındığı umursamaz tavrı onu birçok kez kurtarmıştı,peki şimdi kurtarabilecek miydi? Eylem oldukça ciddi bir yüz ifadesiyle adama baktı.

"Katil karşımda duruyor."

Düz bir şekilde kurduğu cümleyle Resul'ün ördüğü duvarlara güçlü bir balyoz indirmişti böylece. Devam ettiğinde mimiklerini inceledi. Kimsenin karşısında böylesine güçsüz kalmazdı oysa. Şimdi neden kadının gözlerine baktığında,şeffaf bir ayna görüyordu karşısında? Aynı korkuyu mu taşıyorlardı? Yoksa aynı acıyı mı? Belki de aynı pişmanlığı. Bilmiyordu.

TROUVAİLLE Where stories live. Discover now