5

34 3 1
                                    

"Abla, stajyerler arasında Minjeong diye bir arkadaşım var. Çok komik biri, bir ara sizi tanıştırmak istiyorum"

Ağzıma attığım tavuk parçasını çiğnerken karşımda oturan bedenin heyecanla Çince anlattığı şeyleri dinliyordum. Ağzı dolu olmasına rağmen konuşmaktan vazgeçmeyen kardeşime yorgunca gülümsedim.

"Öyle mi? Bir gün tanışmayı bende isterim Ning"

Ning gülümseyerek bana baktıktan sonra kolasından bir yudum aldı. Onun mutlu bir şekilde yemek yemesini izledikten sonra tabağım da ki son tavuk parçasını da ağzıma attım ve arkama yaslandım.

"Abla"

"Efendim?"

"Neden kardeş olduğumuzu diğer stajyerlerden saklıyoruz?"

Ning büyük gözlerini yüzüme diktiğin de ağzımda ki tavuk parçasını yutmuştum. Öne eğilip kollarımı masaya yaslarken Ning de öne eğilmişti.

"Soyadlarımız farklı Ning"

"Ne fark eder ki?"

"Öz kardeş değiliz. Üvey kardeş olduğumuzu öğrenirlerse diğer stajyerlerin sana sıkıntı çıkartmasından endişe ediyorum"

Dudağını büzerek gözlerini masaya çevirdiğin de dudaklarımı birbirine bastırdım. Masaya yasladığım kolumu kaldırıp Ning'in alnına fiske vurduğum da hızla kendini geri çekip alnını tutmuştu.

"Acıdı"

"Bir şey olmaz. Ayrıca biz arkadaş da sayılırız. Yoksa benden arkadaşın olarak bahsetmekten mi utanıyorsun?"

Gülerek kurduğum cümle ile tamamen Ning ile dalga geçiyordum. Bazen küçük bir kız kardeşe sahip olmak, bir çok sorunlarından uzaklaştırıyordu seni.

"Tâbi ki de hayır, ben ablam olduğunu söyleyip gururlanmak istiyorum"

Kaşlarım havaya kalkarken kollarımı tekrar masaya dayadım ve Ning'in çattığı kaşlar ile bana bakan gözlerine baktım.

"Ben Idol değilim Ning, senin gibi stajyerim. Gururlanarak benden ablan olarak bahsetmene sebep bir şey yok"

"Sen öyle sanıyorsun. Sm Rookies de ne kadar popüler olduğundan bihabersin. Bir çok kişi senden rol modellik stajyer diye bahsediyor"

Ning'in konuşması bittiğinde ikimiz de bir süre yüzlerimize baktık. Ning çattığı kaşlarını serbest bırakmış ama tekrar çatmıştı. Onun bu hareketi gülmeme neden olurken, ona güldüğüm için bozulmuş bir yüz ifadesi ile bakmıştı bana.

O sırada boş tabakları almak için gelen garson çocuk masayı topladıktan sonra uzaklaşmıştı.

"Hesabı ödemeye gidiyorum. Geldiğim de yüz ifadeni böyle görürsem anneme söylerim"

Masadan kalkıp Ning'i arkamda söylenerek bıraktıktan sonra kasaya doğru ilerledim. Kısa sürede hesabı ödedikten sonra masaya ilerledim.

"Hadi, çıkalım"

"Tamam"

Çantasını omzuna attıktan sonra küçük sokak üstünde ki büfeden çıktık. Hava esmese bile soğuk olduğunu iliklerine kadar hissettiriyordu insanın. Üstüm de ki deri ceketin fermuarını boynuma kadar çektikten sonra Ning'in üstünü kontrol ettim. Altına buz mavisi bir pantolon, üstüne beyaz bir kazak giymişti. Onun da üstüne belinin biraz altında beyaz şişme mont giymişti ve fermuarını benim kadar çekmese de kapatmıştı.

That Day ^•^ Lee TaeyongWhere stories live. Discover now