"Bu senin planının parçası. Kabul ediyorum, basit ama mükemmel bir plan. Belki davetiyeler işin içinde olmasaydı, her şeyi kendinde halledebilirdin. Ama bir yandan Asya denen kızla da uğraşmak istedin. Kerim, Emir ve Hande sinirini oldukça bozmuştu. Emir'e dokunmadın çünkü Emir hem kendisi için korkacaktı hem de oklar senin üzerinde olacaktı. Çünkü bu senin göstermiş olduğun gibi Asya'nın planıysa, o basit düşünen birisi. Suçu sana atmak isterken Emir'e dokunmamış olması seni suçlu gösterecekti. Karakan, elime düştüğünde Asya'nın adını veriyor. Ve olaylara Asya'nın bakış açısından baktığımızda Karakan'ın söylediğine inanıyoruz. Bu planı Asya yaptı, neden, çünkü sen onu rezil ettin. Neden Emir'e dokunmadı, çünkü ikinizin birbirinize bir şey yapmadığını düşünüyor."

Sessizce onu dinlerken, kendimle gurur duymuştum. Baran'ın bana yaptığı en uzun konuşma olabilir. Basit bir zihin oyunuydu aslında. Uzun zaman sonra sahalara geri dönmüş olmak gurur vericiydi. Öte yandan Baran bu kadar şeyi düşündüğü için endişelenmiştim. Doğru söylüyordu, bunları düşünmüş olması bile benim adıma fazlasıyla tehlikeliydi. Ayrıca, bu kadar şeyi düşündüğüne göre onunda karışık bir zihni olmalıydı.

"Sen kendini basitçe insanlara kanıtlayabilirsin, nasıl mı, eğer sen yapmış olsaydın Emir ile de uğraşırdın. Ama Asya aranızın bozuk olduğunu bilemezdi. Karakan tehlikeli biri, Asya bunun için suçu üstlendi ve susuyor. Planın gayet güzel. Basit ve etkili. Herkese düşünmesi gerekeni gösteriyorsun."

"Geçmiş olsun Baran, bunları düşünmek bile yorucu olmalı."

"Ben Karakan'ı tanırım. Karakan'da beni iyi bilir. Bunu yapamayacağını da iyi biliyordu. Sırf senin için böyle bir şey yapıyorsa, üstelik ismini de koruyor... Özel bir bağınız olmalı."

"Şu an benim yerimde olmak istemezdin. Buradan kafayı yemiş gibi gözüküyorsun."

"Kafayı falan yemedim, sadece aranızdaki şeyi soruyorum."

"İyi. Bende senin gibi kafamdan bir şey uydurayım o halde... Karakan benim eski sevgilimmiş meğerse, bana kafayı öyle bir-"

"Alay edeceğin bir şey söylemiyorum. Konu oldukça ciddi."

"Neyi ciddi Baran? Senin kurduğun komplo teorilerini mi çözeceğiz?" Alt dudağını sinirle dişlediğinde pes edeceğini düşünsem de yanılmıştım.

"Hayır. Sen bana gizlediğin yüzünü anlatacaksın."

"Hiçbir karakterimi saklamıyorum, hepsini görmüşsündür."

"Öyle mi?" diye sordu, kaşlarını kaldırarak. Onun gibi kaşlarımı kaldırarak hızlıca tepkisini kopyaladım. "Öyle."

"Karanlıkta kimsenin yüzünü göremezsin." dedi, soğuk bir sesle. Onu duymamla ifadem bozulacak gibi olsa da kaşlarımı yukarıda tutmaya devam ettim. "Öğrenmiş olmalısın. Karanlıkta kimseyi göremezsin, kimseye güvenemezsin. Sessiz anlaşmaların olur, onlara uymak zorunda kalırsın. Aksi halde oldukça ağır bedeller ödersin. Herkesi tanıyorum diye düşünsen de karanlıkta görmediğin kişiler illaki olur. Belki sen, benim hiçbir zaman göremediğim bir kişi olmuşsundur."

NE?! Beynim, uyuşmaya başlamıştı. Konuşacağım kelimeler sanki etrafımda dönüyordu. Baran'ın bu sözleri nereden öğrendiğini düşünmeye çalışsam da başaramıyordum. Baran ya aramızda olan birisiydi ya da bunları öğrenmiş herhangi birisi. İçimden çığlıklar atıyor olsam da surat ifademi korumaya çalışırken mimiklerimi bozacağımdan da korkuyordum.

HERANWhere stories live. Discover now