Kapının sesini duyduğumda hemen arkamı dönüp kapıya baktım. Baran içeriye sessizce girdikten sonra kapıyı kapatıp kilitledi. Anahtarı cebine koyuşunu izlerken meraklı bakışlarımı ondan çektim. O konuşana kadar konuşmama kararı almıştım.

Yavaş adımlarla yanıma doğru ilerledikten sonra karşımdaki koltuğa oturdu. Meraktan ölebilirdim. Nasıl başlayacağız? Ne diyecek? Ben ne yapacağım?! Dirseğimi koltuğun köşesine dayadıktan sonra işaret parmağımı da şakaklarıma götürüp beklemeye devam ediyordum. Oturduğu yerde ceketini çıkardıktan sonra siyah gömleğinin sadece bir tane düğmesini açtı.

"Nereden başlayalım?" diye sordu, derin bir sesle.

"Bilmem, kendine çok güvenerek konuştun. Bir şeyler hazırlamışsındır." Beni izlerken yavaşça kafasını sallıyordu.

Bakışları üzerimde kalmaya devam etse de rahatsız olmamıştım. Bakması gereken yere bakıyor. Yine de bir an önce bir şeyler yapmasını istiyordum. Beni etkileyip, ateşleyecek bir şeyler yapmalıydı.

Derin bir nefes aldıktan sonra birkaç dakikalık sessizliği sonunda bozmuştu. "Karakan'ı nereden tanıyorsun?" Sorusunu duymamla kaşlarımın aşağıya düştüğünü hissetmem bir olmuştu. "Of, yine aynı şeyleri mi soracaksın! Bunları mı konuşacaktık?! Bilseydim diğerleriyle giderdim!" dedim, huysuzlanmaya başlıyordum.

"Sen ne biliyordun?" Gözlerini kısarak sorduğunda hızlıca ifademi düzelttim. "Bir şey yok ya,"

"Soracağım her şeye doğru cevap vermeni istiyorum."

"Söyledim ya Baran. Tanımıyorum."

"Söylüyorsun ama yalan söylüyorsun. Benim gerçekleri duymaya ihtiyacım var."

Ağzımdan sıkıntıyla nefes verdikten sonra bacak bacak üstüne atarak tekrar ona döndüm. "Sen tanıyor muydun bahsettiğin kişiyi?"

"Evet."

Yalan söylüyor olabilirdi. Eğer doğru söylüyorsa, Baran'da Madam'ın yanında demek oluyordu. Nasıl ya? Zihnim düşünmeye başladıkça ifadem de bozuluyordu.

"O halde tekrar söylüyorum, ona sor."

"Bende sana tekrar söylüyorum, ona sordum. Senin adını koruyor. Ama onun adamları seni korumadı. Tanıştığınızı söylüyor." dedi, kendinden emin bir şekilde.

Rahat bir nefes aldığımda yavaşça yutkundum. Baran'ın bana yalan söylediğini anlamıştım. Karakan, adamlarına benim yaptırdığımı söylemiş olamazdı. Beren! Karanlıkta kimseye güven olmaz. Evet, ama anlaşmamız vardı.

"Hadi ya, nereden tanıyorlarmış beni?"

"Adamları tanımıyor. Sadece bu görevi onlara senin verdiğini söylediler."

"İyi tamam, ben yapmışım. Ne olmuş? Ne söyleyeceksin şimdi?"

"Karakan'ı nereden tanıyorsun?" Sessizliğimi koruyarak birkaç dakika gözlerinin içine baktıktan sonra konuştum.

"Emir bana söyledi, Asya yapmış. Senin de bunu bildiğini biliyorum. Neden hala beni suçlamaya çalışıyorsun?" diye sordum, gözlerimi kısarak. Onu anlamaya çalışıyordum. Hiçbir açığım olmamasına rağmen beni neden suçluyordu, anlamıyordum. Üstelik basit bir işin arkasına neden bu kadar düşmüş olabileceğini de düşünüyordum.

HERANWhere stories live. Discover now