"Sadece yakın bir dost. Takılmak için aramış, oldukça meşgul olduğumu söyledim."

"Öyleyse gel, bir şeyler içelim. Burayı bilmene sevindim, buranın alt katı gaylere ait. Oraya gidelim."

En sevdiğim mekan bile nonoşlara aitmiş. Reddedemezdim, peşinden sürüklediği üzere gittim.

Aşağıda fena eğlence vardı herkes birbirine yapışıyor, saçma sapan danslar ediyor ve kusuyorlardı. Biraz daha içeri ilerlediğimizde, biri bize doğru yaklaşıyordu. Siması oldukça bilindik gelmişti.
Bu, sorguladığım ibne Jeon Minho idi.
Boku yemiştim, beni tanırsa onları yakalayamamak bir yana hepsi bana dalacaklardı. Yüzümü diğer yana çevirdim ve ellerimi cebime koydum.
Şimdi pes edemezdim, bu kadar acıya katlanıp dayanmışken.

"Iyy benim Bay egoist abim de buradaymış."

Demek Jeon'un kardeşiymiş ha? Ayvayı yedin Kim.

"Benden uzak dursan iyi edersin, keyfimi bozmaya niyetim yok. Bugün oldukça yakışıklı biri benimle birlikte."

Suratıma bakıyordu, tanımasına ramak kalmıştı. Suratına bakmadan elimi uzattım.

"Adım Taehyung, memnun oldum."

"Ben de Minho. Memnun oldum. Tanıdık geliyorsunuz ama çıkaramadım, kafam oldukça güzel. Siz daha güzelsiniz bayım."

Alkol bazen hayat kurtarıyor.
Arkamı dönüp hızla tuvalete doğru yürüdüm, suratımı yıkayıp serinlettikten sonra tekrar telefona göz attım.

5 cevapsız çağrı Soojin.
3 cevapsız çağrı Babam.

Soojin:
Ne yaptığını bilmiyorum Taehyung, üzgünüm ama babana haber vermek zorunda kaldım. Burada seni bekliyorken barda takılman oldukça harika.

Siktir et Kim. Göreve devam. Telefonumu tümüyle kapattım ve cebime yerleştirdim. İçeri doğru yürüdüm, mümkün oldukça Jeon piçinden uzak bir yere oturdum.
Garson elindeki tepsiyle bana doğru eğildi ve içki ikram etti. Birkaç shot attıktan sonra arkama yaslanıp curcunayı seyrettim.

Gözlerim sadece Jeon 'u seyrediyordu, sarhoş haliyle saçma sapan kıvırıp duruyordu. Neden bu kadar ünlü olduğunu şimdi anlıyordum, vücudu hoştu yüzü de öyle. İbne olmasa arkadaş olabilirdik, sanıyorum ki.
Ne saçmalıyorum ben.

Tam vakti Kim, ünlü ibne oldukça sarhoş.

"Bay Jeon iyi görünmüyorsunuz, sizi eve bırakmama müsaade edin."

"Gidelim, yakışıklı."

Kolunu omzuma koydum, bir elimi de beline yerleştirdim. Çıkışa doğru yürüyorduk. Arabaya koydum ve bindim.
Zafer benimdi, şimdi bittin ibne.

Arabayı tam çalıştıracakken dizime uzandı, kollarını da belime dolamıştı. Ne yapacağımı bilmiyordum, sıkıca sarılmıştı. Dizimin ıslandığını fark ettiğimde burun çekişleriyle gariplik olduğunu anladım. Ağlıyordu.

"Bizi neden rahat bırakmıyorlar Taehyung? Neden rahatça dolaşamıyoruz? Herkes istediği kadınla geziyor fakat ben kadınlara göre değilim. Bu da bir tür aşk. İlla kadın olmak zorunda mı? Sabah akşam polislerden kaçacak yer arıyoruz, güvenecek kimsemiz yok. Sadece aşık olmak istiyorum, acı çekmek istemiyorum, arkadaşlarım ölsün istemiyorum sikeyim. "

İstemsizce elimi kafasına koydum, okşadım. Saçları yumuşaktı. Neden haklı geliyordu bilmiyorum. Aşk isteğe bağlı bir durum değildi ki. Herkes özgürce yaşamalıydı sadece.
Belimdeki silahı eline almasıyla irktim.

" Sanırım daha fazla dayanamayacağım Taehyung."

Kafasına dayamıştı, kendini vuracaktı.

"Bak Jeon bunu yapma ve onu bana ver. Sana yardımcı olacağım sadece onu bana ver."

Silahı elinden bırakıp yüzünü omzuma dayamıştı, hıçkırarak ağlıyordu. Yüzünü boynuma gömdü, sakinleşmesi için sırtını okşadım. Yüzünü boynumdan kaldırdığında, gözlerimiz birleşmişti. Sikeyim, karşı koyamıyordum. Yüzü bir meleğe ait gibiydi.

Biraz daha yaklaştığı sıra, dudağı dudaklarımla birleşmişti. Karşı koyamıyordum, ben de karşılık verdim. Elimi beline koyup gözlerimi kapattım. Nefretinden geberdiğim herifi, şimdi öpüyordum. Siktir.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Higanbana. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin