BÖLÜM 7

1 0 0
                                    

Portaldan geçtikten sonra kendilerini şehrin çıkış kapısında bulmuşlardı. Serbay o anda gruptakilere bakarak,

''Bir planı olan var mı?'' diye sormuştu.

Ancak kendisi gibi herkes de plansız alelacele gelmişti buraya. Ne bir plan ne bir hazırlık vardı grupta. Azor kimseden ses çıkmadığını görünce o anda bir kral gibi düşünmeye çalışmış ve aklına ilk gelen şeyleri konuşmaya başlamıştı,

''Babamı ve Minas kralını karşı karşıya getirip bu işi diplomatik yollarla halledeceğiz.'' Demişti.

Serbay kahkaha atarak cevap vermişti buna,

''Bu cehennemde onca askeri aşıp nasıl krala ulaşacağız söylesene?''

Azor,

''Ölmüş olan insan askerlerinin zırhlarını giyeceğiz tabi ki de.''

Kartal Baş,

''Evet, iyi fikir küçük cin! O zaman savaşın biten bölgesine gidip oradan cesetlerden alıp giyineceğiz.''

Şehrin çıkış tarafında bulunan köprünün altında bir tünel girişi vardı. Grup hızlıca tünele doğru planı uygulamaya koymak üzere yönelmişti. Tünelin karanlık girişinden girdiklerinde göz gözü görmemekteydi. Büyük ve rutubetli tünelin içinde yürürlerken karanlıkta kulakları da yukarıdaki çarpışan askerlerin bağrışlarında ve inlemelerindeydi. Tünelin uçsuz bucaksız uzanan içini Angela'nın yaptığı bir ışık büyüsü aydınlatıyordu bu sırada. Bu sayede önlerini rahatlıkla görebiliyorlardı. Tünelde ne kadar hızlı giderlerse gitsinler şehir o kadar büyüktü ki savaşın bitmiş olduğu bir bölgeye ulaşmanın uzun süreceği belliydi. Hızlıca bir süre koştuktan sonra artık yukarıdan herhangi bir bağırış ve inleme sesi duymadıkları bir bölgeye vardıklarını anlamışlardı. Serbay gruba burada durmasını söyledi ve tünele zar zor sığan Jasiel'e,

''Marifetlerini görelim goril!'' demişti.

Jasiel'in Serbay'a karşı olan tavrı ise son derece netti,

''Kes sesini lanet herif!''

Serbay etrafına bakıp ''şu koca gorile de bakın'' der gibi kafasını sallamıştı ve tebessüm ediyordu. Bu adam hiçbir sözden etkilenmiyordu gerçekten. Sonra Jasiel sıkmış olduğu yumruklarıyla tavanı birkaç darbeyle parçalamaya başlamıştı. Yukarıdan güneş ışığı tepelerine vurduğunda bu daracık yerde nefes almaları biraz da olsa kolaylaşmış gibiydi. Gruptakilerin dışarı çıkma sabırsızlığı da bu nedenle artmış gibiydi. Onların bu halleri adeta anne karnındaki bir bebeğin debelenmelerini anımsatıyordu. Jasiel yeryüzüne ilk adımı attıktan sonra grubu tek tek tavandan yukarı çıkartmaya başlamıştı ve hepsi çimenlere ayak bastığında etrafta insan ve cin askerlerinin cesetleri vardı. Cesetlerin üzerinde sinekler uçuşuyordu ve havada burunları sızlatan kan kokusu ve neredeyse deriyi yakacak sıcak ve bunaltıcı bir hava vardı. Şehir öyle bir yanıyordu ki cehennemden farksızdı. Midesi bulanan Angela biranda ağız dolusu kusmaya başlamıştı. Azor, Angela'ya,

''İyi misin?'' diye sormuştu.

Angela,

''Sadece koku midemi kötü yaptı da. Ama iyiy...''

Onlar konuşurken Serbay da onlara kaşlarını çatmış halde bakıyordu. Bu ikilinin konuşması Serbay'ı her defasında nedense rahatsız ediyordu ve aralarına bu seferde bir sözle girmeye çalışmıştı,

''Hadi, bırakın muhabbeti ileride bir savaş yaşanıyor dimi? Ne yapacaksak yapalım artık!''

Angela,

''Hadi şu zırhları giyelim!'' diyerek yarım kalan sözünü tamamlamıştı.

Cesetleri aceleyle soyup onların zırhlarını giyinen grup o sırada ufak bir plan yapmaya başlamıştı. Zor işi büyü gücü ve kas kütlesi halledecekti dolayısıyla ilk görevi Angela ve Jasiel üstlenmişti. Plan şuydu, Angela ve Jasiel Minas'ın kralı 3.Sapiens'in yanına gidecek ve onu saraya doğru tek başına çekeceklerdi. Azor da diğerleri ile birlikte kendi babasını bulup 3.Sapiens'in yanına getirecekti. Bu ikisi orada konuşturulacak, her şey tatlıya bağlanacaktı ve savaş böylece son bulacaktı. Plan konuşulup karara da bağlandıktan sonra Angela ve Jasiel tam yola çıkacakken Kartal Baş onlara durmalarını söyleyip yanlarına her ihtimale karşı birkaç tane adam vermişti ancak Serbay grubun diğer lideri olduğunu hatırlatır cinsten şöyle bir cümle eklemişti Kartal Baş'ın emrine,

ŞEYTANLA ANLAŞMA: İLK İMZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin