Ayrıca buna ek olarak üzerimde bir ağırlık da hissediyordum. Hani yarım saat kestirmek için uzanırsınız da sabah uyanırsınız, çok uyumuşsunuzdur. İşte öyle bir ağırlık. Aynı zamanda güçsüzleşmiş gibiydim.

Ağzımı araladım ve kuruyan dudaklarımı yaladım. Ardından yutkundum. Ancak bu sadece canımın acımasına neden oldu. Boğaz enfeksiyonu yaşarken ağzım açık uyumuş gibiydim. Ilık bir şeyler içsem fena olmazdı. Ama kılımı kımıldatacak gücüm yoktu.

Melisa'dan medet umdum. Acaba bana su verebilir mi diye düşündüm. Musluktan bile doldursa olur dedim kendi kendime. Seslenmek istedim ama bu boğazımın biraz daha acımasına neden oldu. Ses tellerim ameliyat olmuş gibi bir acıyı boğazıma yerleştirdi. Ne lanet bir şeymiş! Sanırım çok fena hasta olmuşum.

Aniden gelen esneme ile yüzümün tüm kaslarının hareket ettiğini hissettim. Bu garip bir şekilde biraz rahatlamamı sağlarken odamın içinden sesler geldi. Kısık bir sesle de olsa seslenmeyi başardım. "Melisa" Cevap vermedi.

Gözlerimi açıp ne yaptığına bakmak istedim. Çünkü böyle sessiz sessiz bir şeylerle uğraşıyorsa kesin çekmecelerimi kurcalıyordur. Makyaj malzemelerimi yüzünün her yanına sürmüş olma ihtimali çok yüksek.

Hafifçe araladığım gözlerime dolan yapay ışık bana gece olduğunu düşündürürken, Melisa'nın neden uyandığını ya da hala uyumadığını anlayamadım. Birden içimi bir korku kapladı. Hırsız?!

Hırsız ışığı neden açsın diyen mantığım iyi güzel söylüyorsun da, hırsızların girdikleri evde uyuyan ev sahipleri uyanmasınlar diye yüzlerine bir sprey sıktıklarını ve bu şekilde daha uzun hatta bir o kadar da derin uyumalarını sağladıklarını duymuştum.

Halk efsanesidir belki, bilmiyorum. Ama korkuyorum...

Zaten sesler de kesildi. Belki de sesimi duydu ve kımıldamayı bıraktı. En iyisi uyuyor numarası yapmak diye düşündüm. Böylelikle ne alacaksa hemen alır ve giderdi. Eğer farklı bir ses duyarsam yerimden fırlar ve üzerine atlardım.

Kendimde bunu yapacak gücü bulduğumu söyleyemem. Ama kızım söz konusuysa mezarımdan fırlarmışım gibi geliyor!..

Uzunca bir süre bekledim ve ses gelmedi. Belki de ben yanlış duydum diye düşündüm. Ağrı azalmış bir şekilde de olsa yerini korurken gözlerimi açtım.

Daha önce hiç görmediğim bir tavana bakıyordum. Gömülü spot lamba tam tepemdeydi. Beyaz bir tavan, beyaz ışık.

Gözlerimi kırpıştırdım ve başımı yana doğru çevirdim. Siyah bir deri ile karşılaştım. Anlaşılan bir kanepede yatıyordum.

Başımı diğer tarafa çevirdiğimde tam karşımda başka bir kanepe vardı ve üzerinde biri uyuyordu. Boyu kanepeye sığmamış, ayakları kolçağından taşmıştı. Tek kolunu katlamış ve yüzünü kapatmıştı. Saçlarından anladığım kadarıyla sarışın bir erkekti.

Daha fazla bakamadım ve gözlerimi kapattım. Işık fazla değildi ama gözlerimi acıtıyordu. Birkaç dakika öyle durdum. Sonra tekrar gözlerimi açtım.

Yine adama baktım. Üzerinde hemşire üniforması gibi görünen bir kıyafet vardı. Gri ile mavi arası bir renk. Alt ve üst aynı renk.

Başımı biraz daha çevirdiğimde ikimize de eşit uzaklıkta olan kapıyı gördüm. Ardından tam karşısındaki ikinci kapıyı.

İkinci gördüğüm kapı evin iç kapısı, ilk gördüğüm de dış kapısı gibi bir havadaydı. Duvarlar da tavan gibi düz beyazken yerler beyaz fayanstı.

Laboratuvarımıza benzemiyordu. Bu daha önce görmediğim bir oda olmalı. Adam da benim gibi bir çalışandır. Nöbette falan demek ki uyuyakalmış.

KUSURSUZUN KOZASIWhere stories live. Discover now