"Abim sana güvenmemekte çok haklı." Parmağını kalça arama sürttüğünde ona yaklaştım biraz daha. Bacağını bacağımın üstüne atıp beni bedenine yapıştırken kendini bana bastırdı.

Odamın kapısı birden açıldığında hızla çekti elini. Örtünün altına girip saklandığında da ışık açıldı, onu kapatacak şekilde doğrulup abime baktım. "Ne oldu?"

"Kapı açık kalacak demedim mi?" Gözleri odada gezindi. "Dylan nerede?"

"Tuvalete gitti." dediğimde kaşları havalandı ve odamdaki ışıkları kapalı tuvalete baktı. Gergince sırıttım. "Çişini yaparken doğa ile baş başa olmak için arka bahçeye çıktı. Git bak istersen." Yaklaşıp örtüyü hafifçe indirdi ve direkt olarak açığa çıkan Dylan'a dikti gözlerini.

"Yerine geç." dediğinde Dylan oflayarak yataktan kalkarken kendi yerine geçip yattı ve kafasına kadar çekti örtüyü sıkıntıyla. "Kapı açık kalacak." diyip tekrar ışığı kapatarak odadan çıktığında koltukta yatan ve üzülerek bana bakan Dylan'a döndüm.

"Boşver." dediğimde dudaklarını büzerek baktı bana, güldüm. "Yarın da sende kalırız."

"Banane, küstüm abine." diyip bana arkasını döndüğünde kahkaha attım. "Sana da küstüm." Sırıttım.

"Öyle olsun bakalım." Gözlerimi gülerek kapattım ve yüzümdeki sırıtmanın geçmesini beklerken uyumaya çalıştım.

***

Kendimi tekrar ona ittiğimde inleyerek sağa yatırdı başını ve elini kasıklarıma bastırdı. Boşaldığını anladığımda tekrar üstüne eğilirken bacaklarının arasında içine girip çıkmaya devam ettim.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdı bir süre sonra. Bacaklarını belime doladığında Kendimi hızlandırdım, büyük bir zevk yükselmeye başladı vücudumda. Oynatmayı bıraktığı dudaklarını çekiştirdiğimde inledi tekrar. "Çok iyisin." diye kulağıma fısıldadı başımı yaklaştırdığımda. "Beni böyle ezmeye devam et."

Dylan kirli konuşmaya bayılıyordu.

Kendimi son kez ona ittiğimde zevk patlaması kasıklarımdan vücuduma yayılırken içinden çıktım ve karnına doğru boşaldım. Nefes nefese gözlerimi kapattığımda ıslak mendilin kokusu burnumu doldurdu. Gözlerimi açıp karnını temizlemesini izledim.

Bittiğinde bana çevirdi gözlerini ve kendi elini de sildi. Yanına uzandığımda başımı hemen yanına bıraktım, bana doğru döndü ve yanağımı okşadı. Elinin huzur verici hareketleriyle gözlerimi kapattım. "Benimle randevuya çıkar mısın?" diye sorduğunda dudaklarım kıvrıldı.

"Ne randevusu?" Kapalı gözlerimin üstünden öptüğünde gülümseyişim genişledi.

"Seni yemek yemeye götüreyim. Çin restaurantına gideriz." Gözlerimi açıp gözlerinin içine baktım gülümseyerek. Aylardır sevgiliydik ve bana hâlâ ilk günki gibi davranmasını seviyordum.

"Şimdi mi?" Başını salladığında doğruldum hemen. "Senin gömleklerinden giyebilir miyim?" Heyecandan elim ayağıma karışırken iç çamaşırımı giymeyi başardım. Dylan'ın gömleklerine bayılıyordum.

"Giyebilirsin." dedi gülerek. Koşarak giysi odasına girdiğimde anlamış olmalı ki kahkaha attı. Kıyafetlerine çökmeyi çok seviyordum. Bana geniş oluyordu onunkiler ve tam olarak giyim tarzımı karşılıyordu.

Dylan da arkamdan giysi odasına girdi. Elimdeki gömleği üstüme tutarken ona baktım. Altına pantalonunu giymiş ve çıplak göğsünde kalın kollarını birleştirmişti, ayakları hafif önde kapı kenarına yaslanıp yüzündeki gülümseme ile bana bakıyordu.

"Bu nasıl?" dedim krem rengi yarım kollu gömleği üstüme tutarken. Göğsünde kavuşturduğu kollarını çözüp bana yaklaştı ve kolunu yandaki dolaba yaslarken bana yaklaşıp yanağımdan öptü.

"Bebeğim çok güzel olduğu için, giydiği her şey çok yakışıyor." Gülümseyerek dudaklarından öptüm ve aldım gömleği. Üstüme giydiğimde düğmelerini ilikledi ve bunu yaparken yanağımdan öpmeyi ihmal etmedi.

Gömleği giymeme yardım ederken öpücükleriyle o kadar sevgi dolmuştum ki altıma bir şeyler bulmayı umursamadan kollarımı boynuna dolayıp ona sarılırken başımı omzuna koydum. Saçlarımı okşayıp öpmeye devam etti. "Seni çok seviyorum." dedim içimde dolup taşan duygularla.

"Ben seni daha çok seviyorum."

Gülümseyerek başımı omzundan çektim ve gözlerine baktım. Kolunu belime sararken dudaklarını bastırdı dudaklarıma. Ben de bileklerimi boynunda çaprazlarken bana küçük buseler bırakmaya devam etti.

"Gidelim hadi." dedi dudaklarımızı ayırırken. Son kez öptü. "Yoksa ben yine sende kaybolacağım." Gülümseyerek kollarımı indirdiğimde bıraktı belimi. Altıma buraya gelirken giydiğim pantalonu geri giydim ve gömleğin sağ ucunu içine koyup sol ucunu serbest bıraktım. O da üstüne benimkine benzer şeyler giyerken evden çıktık.

Kolumu omzuna attım ve söylediği mekana yürümeye başladık gülüşüp itişerek. Ara sıra atışıyorduk ama makarasına yapıyorduk ikimiz de. Beni kafamdan tekrar ittiğinde gülerek bir şey söyleyecektim ki ikimize de aynı anda bir bildirim geldiğinde durduk. Cebimden telefonu çıkarttım ve mesajlardan gelen mesaja tıkladığımda yüzüm şokla çarpıldı.

Cameron: Bir fotoğraf gönderdi*

Cameron: Dylan ve Thomas en yakın arkadaş değil miydi? En yakın arkadaşların birbirini becerebileceğini bilmiyordum.

Fotoğrafta Dylan ve ben evinin bahçesinde öpüşüyorduk. Ve anladığım bir şey varsa, bu fotoğraf herkese gitmişti.

Birden ekranıma düşen çağrı ile sertçe yutkunurken arayan kişiden gözlerimi çekemedim bir süre. Babam arıyordu. Ona gitme olasılığı yoktu, değil mi?

Kalbim korku ile atarken Dylan'ın da gözleri telefonuma kaydı. Bir süre beni aramasını izledim, ardından titreyen elimle ekranı kaydırıp yanıtladım çağrıyı. Kulağıma götürdüğümde karşı taraftan ses gelmedi.

"Efendim?" diyebildim sesimi titretmemeye çalışırken.

"Eve gel."

Buz gibi sesiyle gözlerimi kırpıştırırken kapattı telefonu. Kulağımı bipleme sesi doldurdu. Titreyen elimi aşağı indirip Dylan'a baktım korkuyla.

Babam öğrenmişti.

















He knows.


sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Onde histórias criam vida. Descubra agora