2. Kor(k)uluk

896 153 249
                                    

Louis, eline verilmiş kurabiyeyi yerken, bir yandan da koltuktan sarkan bacaklarını sallıyor ve bu yeni evi gözlemlemeye çalışıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Louis, eline verilmiş kurabiyeyi yerken, bir yandan da koltuktan sarkan bacaklarını sallıyor ve bu yeni evi gözlemlemeye çalışıyordu. Kocaman, devasa, şişkocuk, mega büyük bir ev! diye düşündü.

"Kurabiyeyi beğendin mi?"

Sol çaprazındaki berjer koltukta oturan Sephora'nın sorusunu, başını aşağı yukarı sallayarak cevapladı. "Çok lezzetli, çünkü üstünde minik çikolatalar var!"

"Afiyet olsun canım. Bu ev hakkında ne düşünüyorsun?"

"İçinde kaybolurum," diye fısıldadı endişeyle, gözlerini iri iri açarak. Yanaklarında ve minik parmaklarında ufacık kırıntılar vardı.

"Bundan sonra burada yaşarsan bence öğrenirsin ve böylece kaybolmazsın."

Louis yanında oturan annesine biraz tedirgince baktı. "Ama annecim... Ben şimdiki evimizi çok seviyorum."

"Ben de seviyorum bir tanem, ama bir değişiklik yapmamız gerekiyordu."

"Peki büyük annem ne olacak?" diye sordu titreyen sesiyle. "O da evimize çok yakın yerde oturuyor. Bir daha onu göremeyecek miyiz?"

"Ah, canım yavrucuğum, tabii ki de göreceğiz. Sadece bu evde yaşamaya başlayacağız. Sana söylemiştim."

Louis bakışlarını eğerek sessizliğe gömüldüğünde, Sephora ve Johannah da konuşmaya başlamıştı, halbuki Louis bu evi hiç sevmemişti; kendi evi bu evden daha minicik, küçücük, ufacık olsa da orayı çok seviyordu. Hem ormana bile gezmeye gidebiliyordu, ama burası, çizgi filmlerdeki kötülerin konduğu hapis gibi yüksek duvarlar ve demir parmaklıkla kaplıydı!

O sırada kapı zili çaldığında, "Çocuklar geldi," diye gülümsedi Sephora. "Onlarla tanışmanızı çok isterim."

Johannah oğluna baktığında ne kadar kırgın olduğunu gördü. Kadının da içi burkulmuştu, sonuçta koskoca yedi yılları o evde geçmiş, oğlu o evde büyümüş, Mark'ın anılarıyla döşenmişti. Bir anda düzenini bozmak elbette minik oğlunun bocalamasına neden olacaktı. Genç kadının kendisi bile bir ailenin yanında kalacak ve çalışacak olması sebebiyle ürperiyordu aslında; ama bir işe, bir güvenliğe, oğlunun refahına ihtiyacı vardı. Hem belki yeterli miktar para biriktirdiğinde ve Louis büyüyüp bir beta olduğunda bu evden gidebilirlerdi. Sadece biraz zaman gerekiyordu, sonrası kendiliğinden gelişirdi.

Louis'nin sırtını sıvazlayıp, göz göze gelerek ona gülümsedi ve destek olurcasına gözlerini kırptı. Louis bir şey demedi ama tıpkı yavru kuşun annesinin kanadı altına sığınması gibi annesinin kolu altına yaslamıştı kendini. Bu davranış, kırgınlığını yaslayabileceği bir dayanak aramasındandı aslında. Dolayısıyla anne şefkati küçük çocuğa, Louis fark etmese bile huzur verici geliyordu.

"Gemma, Harry, gelin bakalım."

On iki yaşındaki bir kız ve dokuz yaşındaki bir erkek yan yana dizilmişken, Louis ve Johannah'ya sorgularcasına bakıyorlardı. Louis bakışlarını kaldırıp ikisine baktıktan sonra, Harry'le göz teması kurarak öylece kaldı. Kumral saçları dümdüz ve kısacıktı; yeşil gözleri iri iri, hafif belli olan gamzeleri, cılız ama uzun bir fiziği vardı. Sadece ışıkta mavi olduğu belli olan koyu mavi bir takım elbise giymişti, göğsünün solunda okulunun arması vardı. Gömleği hâlâ ütüsünü korur vaziyetteyken, kravatı lacivert ve sarı çizgiliydi. Simsiyah kundura ayakkabıları da sanki onlarla hiç yürünmemiş gibi pırıl pırıldı.

Lupus Spiritus 🌖 | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin