Geri almadım ama o hırkayı hala merak etme. Ailenin hiç gitmemişsin gibi bozmadığı odanda duruyor hala. Son zamanlarında küçülen bedenine tekrar olmaya başlamış sanırım çocukluk hırkam ve onu giymişsin sık sık. Çocuklarımız dediğin kedilerinin en çok sarıldığı şey haline gelmiş hırkam.

Bu anıyı unutmadım mesela. Seninle olan hiçbir anımı unutmam ben. Changbinde unutamadı tabii malum uzun süre bize sinirli gezmişti. Onu beraber sinirlendirmeyi çok severdik küçükken. Bizim en büyük hobimizdi. O da seni çok özledi.

Çok konuşamıyoruz, meşgul biri artık ya da benden kaçıyor emin değilim ama o gün onu sinirlendirmemizi bile unutması aylar sürmüştü. Gidişini sindirmek için zamana ihtiyacı var sadece.

Ölüm yıldönümünde mezarında karşılaşmıştık. o zaman söyledi bana da seni özlediğini. Zaten tek söylediği buydu bir şeyler mırıldanıp kaçmıştı hemen sonrasında. Gerçi sende ordaydın görmüşsündür muhtemelen.

Yine olduğun yerden 'Bende ordaydım Jisung biliyorum.' diye bana göz deviriyosundur kesin.

Çok konuşmamdan hep şikayet ederdin. Derdin ki 'Konuşurken o kadar çok konudan konuya atlayıp uzatıyosun ki zaman kavramını yitiriyorum bir süre sonra.'

Evet çok konuşmamdan hep şikayet ederdin ama hiç beni bölmezdin konuşurken. Bazen bana, bazende uzaklara bakarak alttan alttan gülümserdin beni dinlerken hep görürdüm. Bende çabuk heycanlanan biri olduğumdan gülümsemen beni daha fazla saçmalamaya iterdi ve susamazdım asla.

Ne zamanki konuşmayı bıraksam sanki hiç gülümseyerek dinlememişsin gibi 'Çok konuştun yine. Zaman kavramını yitirdim.' diye yakınırdın ama hiç konuşurken söylemezdin bunu. Nefessiz konuşmalarımı severdin çünkü. Sırf beni gıcık etmek için söylerdin öyle.

İnsanlar beni bir şeyler anlatırken böldüğünde dank etmişti mesela, beni dinlemeyi seven tek kişinin sen olduğu. Çok konuşmama laf etmişler ve susturmuşlardı defalarca. Ben konuşurken gülümseyerek beni dinlemek yerine nasıl olduğunu anlayamadığım bi şekilde konuyu kendi hayatlarına getirip ilgiyi çekmiştiler üzerlerine.

Böyledir insanlar çünkü, en çok sevdikleri şeyden yani kendilerinden konuşmayı severlerdi ve diğer konular sadece konu kendine gelene kadar bi oyalamaydı onlar için. Sen beni kendinden çok mu severdin? Bu yüzden mi en çok benden konuşmayı severdin?

Sen gittikten sonra bir şeylerin dank etmesi çok kötü oluyor benim için, her şeyi ilk sorduğum ve dediklerini cidden dinlediğim tek kişi sendin benimde. Benden kendimden çok seni seviyorum seni çünkü.

Zaman kavramı demişken, 1 buçuk yıl oldu sen gideli. Sürekli hatırlatıyorum geçen zamanı kendime nedensizce. Diyorum ki Minhoyla beraber 21 buçuk, Minho olmadan 1 buçuk yıl yaşadım. Sondaki süre değişiyo sürekli tabii.

Evet iyi ki doğdun dedim, iyi ki vardın da dedim. Klasik doğum günü mesajlarındaki 3.aşamaya geçtik. Seni seviyorum.

Seni seviyorum Minho. Ve hayır bu sefer geçmiş zaman eki yok. Seni hala seviyorum çünkü sevgilim. Ne yaparsan yap bu bilgiyle sende ehehehe. Hatırlıyor musun o mektupları?

Beni aramıştın, aşağı sokaktaki o hep gittiğimiz parka çağırmıştın bir şey vermek için. Demiştim ki içimden 'İşte sana fırsat Jisung. Git ve şu lanet ilan-ı aşk mektubunu ver artık.'

Gittim ama yolda giderken şu senin hep bahsettiğin zaman kavramını yitirme şeyi oldu bana o gün. Normalde evden çıktıktan sonra 4 dakikada vardığım parka 2 dakikada varmıştım ama yol sanki bana 4 yıl gibi gelmişti.

Çok gergindim, Çok heycanlıydım ve çok korkuyordum.

Sana karşı duygularımın arkadaşça olmadığını fark edeli epey olmuştu. Bu döneme 'farkındalık dönemi' adını vermiştim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 05, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Letter | MinsungWhere stories live. Discover now