Kendi kendimi tedavi edeceğim bu 26 yıllık ömrüm boyunca hiç aklıma gelmezdi. Bir doktor olarak hastaneyi sevmiyordum. Komik demi bir doktor nasıl hastaneyi sevmezdi ki?

Sevmiyordum hatta hastaneden nefret ediyordum. Çünkü hastane demek insanların incinmesini, ölmesini hatta ömrü boyunca sürecek olan hastalıkların insanlara acı bir şekilde söylenmesi demekti. Ki bir doktor olarakta asla kendimi kontrol ettirmeye gitmemiştim. Sanırım en büyük hatam da bir doktor olarak kendime saygısızlık etmiş olmamdı.

"Yapabilecek misin?"

Gardiyandan duyduğum soruyla hafifce gülümsemiş

"Yapabilirim... Sanırım bedenimdeki yaraların izi oldukça uzun sürecek gibi duruyor hiç bu kadar ağır bir şekilde dövülmemiştim"diyerek üzerimdeki kıyafeti yavaşça çıkartmış ağzımdan kaçan acı dolu inlemeyle ellerimle bedenimi kontrol etmeye başlamıştım.

"Ha yani daha önce dövüldün?"

Gardiyanın bitmek bilmeyen sorularıyla kaşlarımı çatarken neden bu kadar konuştuğunu anlayamıyordum ki bu denli samimi davranışı karşısında gerilmeden edememiştim.

"Her doktor kusursuz olacak diye birşey yok!" Dediğim şeyle ani panik geçirirken hızla ellerini sallamış

"Yanlış anlama sadece merak ediyorum. Üstelik doktorluğuna da laf etmedim. Kusursuz olsaydın zaten burda ne işin olacaktı ki?"

Gardiyanın dediği şeyle kalbime bir sancı girerken acı gerçeğin yüme bir tokat gibi çarpışı karşında bütün bedenim kasılmıştı. Kusursuz...

Tamamen kusurlardan oluşan ben bu kelime karşında utanmadan edememiştim. Her bir uzuvumun kusurlardan oluşu hayatım bile dahil canımı oldukça yakmıştı. Tam mutlu oldum derken hayalimdeki mesleği yapıyorum mutlu olacağım derken herşeyin bir dağdan yuvarlanan taş misali suya batarak derinlerde kaybolması gibiydi hayatım. Ki artık o battığım yerden kolayca çıkmak imkansız gibi birşeydi.

"Ah yanlış birşey mi söyledim?"

Gardiyanın konuşmasıyla yerimde irkilirken histerek bir şekilde gülmüş kafamı iki yana sallayarak

"Sanırım söylediğin şey yanlıştan çok doğru olduğu için canımı sıktı"demiştim. Ardından yanımda duran kremi alarak morarmaya baş tutmuş kızarıkların üzerinde bir çöp misali iğrenerek sürmeye başlamıştım.

Bedenimde bu denli yaraların oluşu yüzünden gözlerim dolarken sanki herşey bana kafa tutmak istermiş gibi bedenimin hassas oluşuda sürdüğüm kremi daha çok bastırmama neden olmuştu.

"He duydunmu Tiger Lee buraya transfer olmuş bu nasıl olabilir?"

Dikkatim bir anda vücudumda gezinen elimden ayrılırken duyduğum isimle kaşlarımı çatmış dışarda fısıldayarak ki daha çok fısıldadığını sanarak konuşan gardiyanlara bakmıştım.

"Sence onca yıl cam hücrede hapisedilmiş yüksek korumalara mağzur kalmış bir kişiyi buraya nakletmek nasıl bir saçmalıktır?" Gardiyanın dediği şey sertçe yutkunmama neden olurken bahsettikleri bu adamın çok tekin biri olmadığını dediği bu cümleden bile çıkartmıştım. Hatta çok değil direkt tekin biri olmadığını anlamıştım. Çünkü cam hücre demek yüksek korumalar demek hiç hafife alınacak bir suçlu olmadığını gösteriyordu. Gardiyanın dediği şeye hak vermiş buraya gönderilmesini çok saçma ve aptalca bulmuştum.

Kesinlikle korktuğum için değildi...

"Bilmiyorum ama galiba bizde dahil koruma sayıları attırılacakmış üstelik buraya gelmesi yetmiyormuş gibi normal suçlular gibi ortada dolaşabilecekmiş bu çok çılgınca! böyle piç herifleri direkt öldürmek gerek aslında boşa zaman kaybı!"

TİGER LEE -MinSung-जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें