(3)

53.3K 2K 345
                                    

Sesin geldiği yöne dönemeden önce derin bir nefes aldım. Eski sevgililerle olur olmadık yerlerde karşılaşmaktan nefret ediyordum.

Bir de sanki aramızda hiçbir şey geçmemiş ve biz kırk yıllık arkadaşmışız gibi sohbet etmeye çalışmaları beni deli ediyordu.

İnsanlardan nefret ediyordum.

Kafamı sesin geldiği yöne çevirip karşımda dikilen sevimsiz Kutay'a baktım.

Bana kocaman gülümseyip yanıma geldi ve "Çilen." Dedi büyük bir coşkuyla. Onun bu abartı tepkilerini yüzümdeki tiksinme ile izlerken "ne işin vardı burada?" Dediğinde dik dik yüzüne baktım.

"Cenazem vardı." Diyerek ondan bir adım uzaklaştığımda kaşları çatılırken "Allah rahmet eylesin kimdi ölen?" Dediğinde alayla yüzünü izliyordum.

Saf ya da salaktı ama emin değildim. Galiba ikisi birdendi.

"Benim cenazemdi Kutay benim cenazem."

Yüzümdeki yapmacık gülümsemeyle ona bakarken arkamı dönüp ilerlemeye başladığımda kapı ağzında beni izleyen yeni ailemi görsem de durmadım.

Daha insani bir şekilde davranabilirdim ama insalığı haketseydi.

Kendileri benden ayrılmak için aldatmayı hak gören bir insan olduğu için onu her türlü aşağılamayı kendime hak görüyordum.

Beni aldattığını yakaladığımda ise bahanesi ayrı komikti. Bana bir askerle yapamayacağını söylediğinde en başta onu uyardığımı söylemiştim.

Sonuç ise buydu. İnsanlığı bile haketmeyecek biri olmuştu benim gözümde.

Hastaneden çıktığımda motoruma binmiştim. Kendimi bir uçurumun yanına attığımda motorumu bırakıp biraz ilerisine oturdum.

Ayaklarım boşlukta sallanırken gözlerim yeşillerin üzerinde gezindi. Bir çarşaf gibi görünen durgun deniz soluk bir maviydi. Gökyüzünün bir yansımasıydı sadece.

Oturduğum yerde gözlerim dalarken ne kadar süre etrafı izleyip kendimle boğuştum bilmiyorum ama sonunda yavaşça yere uzandım.

Akşam olmuş, hava kararmıştı. Şehirden uzak bu yerde yıldızlar daha netti. Şehrin ışıkları onların ışıklarına gölge düşürmüyordu.

Yattığım yerden kalkıp üzerime bulaşan tozları silkeledim. Motoruma yeniden bindiğimde yaklaşık yarım saat önce gelmiş olan evin konumuna baktım.

Oraya gitmeden önce kıyafetlerimi değiştirip duş almam gerekiyordu.

Motorumu belki de şu hayatta beni en çok önemsediğini hissettiğim o insanın evine sürdüm.

Geldiğim evin önünde yanan ışıklara göz atıp kapıyı tıklattım. Kapı kısa süre içerisinde açıldığında ayakkabılarımı çıkarıp evin içerisine girdim.

"Çilen üstünün hali ne böyle?"

Musa albayın sesiyle üzerime baktığımda tozları çok da çıkartamadığımı farkettim.

"Boşver baba."

Kollarımı sıkıca boynuna doladığımda babam da belime sarılıp başımın üzerine öpücük bıraktı. Eminim ki olan bitenden haberi vardı.

"Hadi git bir duş al."

Beni hafif iterek banyoya yönlendirdiğinde banyoya girmeden önce "bu akşam yokum. Masa da teksin." Diyerek banyoya adım attım.

Kendimi ılık suyun altına attığımda gevşeyen vücudumla hiç çıkmak istemesem de kısa bir duş almak zorunda kalmıştım.

Bu evde bulunan kendi odama girip kıyafetlerimi değiştirdim. Islak olan saçlarımı kurutup odadan çıktım.

DaLıYoRuM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin