Siz: Öncelikle Ahsen ben.

Siz: 2 hafta içinde Silopide olacağım. Ev eşyalı mı?

Doğru dürüst bulabildiğim tek yerdi. Daire marketin üstünde olduğu için daha güvenilir olur diye düşünmüştüm. Tamam Şırnağa gidiyoruz ama güvenlik önemliydi tabiki. Öte yandan yaşanabilir tek yer burasıydı. En azından böbreklerim yerinde kalacaktı. Geleceğe yatırım.

Silopiev: Memnun oldum Ahsen Hanım. Balamir bende.

Silopiev: Malesef, evde eşya bulunmamakta. Gelirken eşyalarınızla gelmelisiniz. Size bir taşıma firması önerebilirim.

Aha sıçtık.

Taşıyacak eşya olsa önerirdin de hayatım. Ne taşıyacağız?

Siz: Teşekkür ederim Balamir Bey.

Siz: Şey ben ailemle kısa bir görüşüp size tekrar dönerim. İyi Öğlenler.

Silopiev: İyi öğlenler.

Biz şimdi naneyi yedik mi yemedik mi?

Biriktirdiğim toplam para, on bin ya var ya yoktu. Ev eşyasızdı. Evin suyu, elektriği, girdisi, çıktısı... bu işler beni aşardı. Son çıkar yolum babam gibi geliyordu. Yine yeni yeniden.

Derin nefesler aldım. Ama derin derin. Yatağımın yanındaki cama uzanarak ardına kadar araladım. Camı havalansın diye açıyorduk ama nerenin havalandığı belirsizdi. Ha içerisi ha dışarısı. Yaprak kıpırdamıyordu yaprak. Ölecektim sıcaktan.

Yok bu böyle olmayacaktı.

Umutsuzca elimdeki telefonu yatağa fırlattım. Donumu yukarıya çekerek odanın kapısını açtım.

- Anne babam geldi mi?

Mutfaktan annemin sinirli ciyaklaması duyulunca el mecbur olay yerine ilerledim. İlerledim ilerlemesine de ben şu son 6 - 7 yıldır eğitim hayatımda böyle vahşet görmemiştim. Korkuyla çığlık attığım sıra burnuma dolan plastikle karışık yanık kokusu mutfakta kalmamı sağladı. Annem ta öbür duvara uçmuş, tezgahın üzeri yerlere kadar kıpkırmızıydı. Annemin özene bözene temiz tuttuğu bembeyaz halıları, gri mutfak dolapları, kendi üstündeki açık yeşil bluzu her yer kırmızılıktan nasibini almıştı.

Bende zar zor mezun olmuş bir tıp öğrencisi olarak gördüğüm şu manzarayı ilk görüşte mahşer yeri olarak yorumlamıştım.

- Kız iyi misin? Anne.

Annem ellerini yanaklarına yaslamış, dışarıdan gelen ışığında etkisiyle milli bir çığlık tablosu oluşturmuştu. Yalnız yüzündeki ifade görebileceğiniz her tablodan daha acıklıydı.

Bir annenin, mutfağının savaş alanına döndüğünü görüşü.

Kitaplara konu olunasıydı.

- Anneciğim yandın mı bir bakayım mı?

Yansa yerinde duramazdı, dedi sol omuzumda oturan melek.

Hafiften ona katılsam da bu korkunç derecede umursamaz fikri kovdum hemen başımdan.

Yerdeki kırmızılıklara basmamaya çalışarak köyü yanmışçasına, hala şokla ocağa bakan annemin yanına vardım. Bluzu göbeğinden kaldırarak tenine bakmaya çalıştım.

Kesinlikle elime bir şaplak beklemiyordum.

- Git kız şurdan. Allahım mutfağın haline bak! Hii!

Anneme kötü kötü bakarak elimi ovuşturdum. Sol melek haklıydı. Sonuna kadar.

Balbeyamirحيث تعيش القصص. اكتشف الآن