Kaybolmuş kaldırımların yazılarla fısıltısı

294 68 32
                                    

Aradan 3 ay geçti.                                      

Bazı şeyler çok değişti, bende değiştim. Artık yeni bir okula gidiyorum. Yeni arkadaşlar, yeni insanlar, yeni bir hayat, tabi buna hayat denirse.

Eski okulumdan hiçbir arkadaşım kalmadı. Hiçbirinin ne yaptığını bilmiyorum. İyiler mi? kötüler mi? Hiçbir düşüncem yok. Aslına bakarsanız merakta etmiyorum.

Dediğim gibi ben çok değiştim. Artık eskisi gibi bir şeyleri düşünerek yapmıyorum, tamamen boş vermişlikteyim. Biraz kaba birine dönüştüm, korkak biriyken bir anda korkusuz bir bedenin ruhuna kitlendim. Sinirlerimin kontrolü benim ellerimdeyken artık bununla da baş edemiyorum.

Şimdi de aklıma eski günler geldi. Ne ara böyle değiştim? Acaba herkes benim gibi değişti mi? Tek bana olmamalıydı. 

*Eski eşyalarına bakarken bir defterlerinin eski sayfalarının ardından çıkan beyaz, tertemiz hatta daha yaprağı çok taze bir kağıt, defterinin arasından ayaklarını bağdaştırarak oturduğu dizlerinin üstüne düştü.*

İşte buda yine eski okulumda tozlu, yalnız, sıradan sıramın üzerinde yazdığım boş içimi döktüğüm saçma sapan yazılarla dolu kağıtlardan biri. Hepsini attığımı sanıyordum, ama yanılmışım zaten hep yanılıyorum...

*Dört kat katladığı kağıdı açarken birazda merak içinde bunu neden buraya diğerlerinden ayrı koyduğunu aklından düşünerek sorguluyordu.*

*Kağıdın üzerindeki yazılar sağa doğru yatırılarak yazılmış, kenarlarda kurşundan çizilip içi kırmızı renk boyanmış kalpler çiziliydi. Kağıdı okurken odasının camı açık olsa bile dışarıdan bir kuş kanadının çırpınış sesi bile gelmiyordu. İki eliyle sımsıkı tuttuğu kağıda hafif yağmur taneciklerini çağrıştıran damlalar kaplamaya başlamıştı. Artık sessizlik bozulmuştu, duyabiliyordu sesleri o günü, o gün mavi kurşun kalemiyle eliyle bu kağıda bu yazıları taşıdığını duyabiliyordu. Yazıların, kelimelerin hatta harflerin uzun bir sokağa dönüşüp arkadan yürüsün diye birinin onu ittirdiğini hissedebiliyordu. Evet hatırlıyordu, bu o gündü Özbey' e aşık olduğu ilk gündü, bu o gündü!*

*Hatırladığı andan itibaren kalbinin ritmi asla melodisini bilemediği o şarkılar eşliğinde dans etmeye başladığını, hissetmeye başladığında boğazının hafif düğümlenmesiyle irkildi. Unutmamıştı ki, nasıl unutabilirdi?  Sadece çok değişmişti ama o değişmişti, kalbinin hala aşkın zehirli mürekkebiyle boyalı bir ruhun içinde yaşadığını unutmuştu sadece...*

Hatırlamamam gereken bir şeyi hatırladım, bilmiyorum belki hatırlamam gerektiği için hatırladım. Öldüğünü sanıyordum. Yaşadığını bilmediğim duygular içerisinde tekrardan nasıl ölü taklidi yapacağım? Buna gerek kalır mı? bilmiyorum.

Evet tamda böyle üç aydır bununla yaşıyorum. Asla ama asla hiçbir zaman cesaret edemedim... Söylemeye çok fırsat vardı ama benim hiç fırsatım yoktu. Daha kendimi yenememişken nasıl ona bunu söyleyebilirdim ki? 

İnanın bana bir çok kez denedim. Bununla yürümeyi, adım atmayı ama hep bir adım geriden yürüdüm. Bilmiyorum onu sevmeye hatta bir başkasını böyle karışık duygular içerisinde sevmeye hakkım yokmuş gibi geliyor. Bir ses sürekli yeterli değilsin diyor. Duyabiliyorum ve farkındayım yeterli değilim. Ben kimim ki, beni neden sevsin? Bir çok insan içinde beni nerden görsün? Neden görsün? Bu size belki çok normal gelebilir, bir zamanlar benim için de öyleydi, ama bunun gibi duygularla ve düşüncelerle tanışınca hiçte normal gelmiyor, hepsi biraz farklılaşıyor.  Ve dahası benim gibi baskıcı bir aileye sahip olanlar bence onların hiçbirinin kaderinde, kalplerinde aşkın resmi, bir anısı bile yoktur varsa da yok olur...

Ama ben hala onu seviyorum...

Belki de her şey için artık çok geç. Yine de ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Kendimi yine o boş, dökülmüş kirli odanın içinde tutsak etmeye başlıyormuşum gibi hissediyorum ama yine de yıldızlar hala çok parlak ve çok güzeller...

𝘼𝙩𝙡𝙖𝙣𝙩𝙞𝙨~حيث تعيش القصص. اكتشف الآن