Otuz Sekizinci Bölüm

Start from the beginning
                                    

“Tehlikeden mi korkuyorsun general yardımcısı? ”

“Hayır, korkmuyorum. Sadece Puella endişelendiği için buradayız. ”

Geldikleri gibi gittiler kan emen kız kardeşler, arkalarında ise bir adet düşünceli bir büyücü bıraktılar. Önce prenses sonra günlük kaybolmuştu. İçinden bir ses bu iki olayın birbirleriyle bağlantılı olduğunu düşünüyordu.


*              *                *

"Bugün savaş başladığından beri ilk defa yazıyorum. Aslında ne yazacağımı da bilemiyorum. Talu'nun bizi obalarına almalarının üzerinden iki haftadan fazla bir zaman geçti. Buradaki şifacı Sevgi'nin ayağını iyice kontrol etti. Ozan ise obadaki genç erkeklerle beraber eğleniyor. Ayla'yı Ceren Hatun çok sevdi yanından ayırmıyor. Şevval ise ilk geldiğimiz gün bulduğumuz mağarayı çok seviyor zamanının çoğunu orads geçiriyor. Başından beri bu büyülü günlüğün varlığını bilseydim yazıları mağaranın duvarına kazımakla uğraşmazdım.

~
Geri dönmenin yolunu buldum sanırım artık gidebileceğiz.

~
Şevval'i takip ettim. Mağarada bulduğum şeye ise inanamadım. Gizli bir odada başka bir yere giden küçük bir geçit vardı.

~
Şevval kan emene dönüştü. Ne yapacağımı bilemiyorum. Ben onların büyüğüyüm ve onları korumalıyım. Zaten buraya gelmeleri benim suçum.

~
Bir emegen Ayla'ya saldırdı. Talu olmasaydı onu kaybetmiş olurduk.

~
Ozan'la kavga ettik. Geri dönmek için bulduğum çözüm işe yaramadı.
~
Gelecekten kendim bana bir mesaj getirdi ve de bir köstekli saat. Sanırım bu sefer olacak.

~
Savaşta Ceren Hatun öldü. Talu ise han oldu. Obanın yaşlıları ona Buga Kağan adını verdiler. Artık veda zamanı.

~
Gençleri ait oldukları zamana gönderdim. Artık sıra ben de.

~
Olmadı! Geri dönemiyorum. 2021 yılı dışında bütün yıllara gidebiliyorum ancak evime geri dönemiyorum.

~
Yedi ay oldu. Henüz bir çözüm bulamadım.

~
Bugün büyük savaştan asırlar sonrasına gittim. Babamı buldum. Tıpkı benim gibi portallardan birinden geçmişti ama farklı zamanlara gelmiştik. Yanında da genç bir kız vardı. Hayatımda gördüğüm en sinirli insan olabilirdi. Sürekli çatık kaşlarınla gezersen kimse yüzüne bakmaz dedim. Biraz gülsün diye söylemiştim ama o şöyle dedi. "Onların yüzüne bakan kim."

~
Kızın adını öğrendim. Olcay. O Şevvaller'in arkadaşı. Mutlaka onu arkadaşlarının yanına göndereceğim.

~
Yapamadım. Artık dayanamıyorum ne yapmalıyım?! Olcay kollarımda can verdi. Ceren Hatun'u öldüren kalleş kan emen onun gencecik hayatına son verdi. Oysa söz vermiştim!

~
Zamanı geriye aldım. Olcay'ın ölmesine izin vermeyeceğim.

~
Olcay'ı sağa salim geri gönderdim. Şimdiki geldiğim zaman 1500'lü yıllar. Güneş gibi parlak gülümsemesi olan genç bir çocukla tanıştım. Adı Rüzgar. O da zaman portallarından birinden geçip kendini burada bulmuş.

~
Ben... Bugün bir kız kardeşim olduğunu öğrendim. Birbirimize çok benziyoruz. Onun masmavi gözleri var. Çok güzel ve güçlü. Yanına gitmek istedim ama yapamadım.

~
Kız kardeşim daha bir haftalıkken ailemiz öldürülmüş. Beni bir yetimhaneye vermişler ama kız kardeşimi bir asker çift evlat edinmiş. Küçük bir erkek kardeşi var. Onu çok seviyor.

~
Ben bunları yaşamak için ne yaptım?! O mavi gözler Boğaz'ın sularında kaybolurken onu kurtaramadım.

~
Zamanı geriye aldım. Olcay'ı geri gönderdiğim günün iki gün öncesine.

~
O yine Boğaz'ın sularında uyudu.

~
269 kere oldu artık. Kafayı yemek üzereyim. Neden düzeltemiyorum?! Neden onu kurtaramıyorum?!

~
Köstekli saat parçalandı. Kayıp parçaları bulmaları için üç kişi seçtim. İkisi benden büyükler. Biri Güliz. Çocukluğundan beri oyunculuk yapıyor. Diğeri Harun. Geleceği parlak bir gazeteci. Sonuncusu ise Rüzgar. Onlara güvenmekten başka çarem yok.

~
Schrödinger artık son çareye başvurmam gerektiğini söylüyor. Sanırım haklı.
~
Tam iki yüz seksen üç defa oldu. Artık umudum kalmadı. Onu kurtaramayacağım. Schrödinger de vazgeçti. Hepsi benim suçum. Benden buraya kadar. "

Okuduklarına anlam vermek istemedi Olcay. Göz yaşları bu sefer de Fatih için akıyordu. Şimdi o kurtardığı kızın kim olduğunu anlamıştı. O mavi gözlü güzel kız Fatih'in biyolojik kız kardeşiydi. Ne kadar acı çekmiş diye düşündü. Silkelenip kendine geldi. Yaşadığı kayıpların onu güçsüzleştirmesine izin vermedi. Kara yeleli Gölge'nin üstüne atlayıp gözünü önünde uzanan dağlara dikti. Tenebris Kalesi bu dağların arkasındaydı.


Köstekli Saatin Sırrı Where stories live. Discover now