DÖNÜŞ YOLU

2.6K 251 26
                                    

Yine bir rüyadaydım ama bu defa farklıydı. Dışarıdan bir gözlemci değil Naire bendim. Hareketlerimi kontrol edemiyordum. Her şey önceden yaşanmış ve bitmişti şimdi ise bir kukla gibi Naire ne yapmışsa onu yapıyor, ne hissetmişse onu hissediyor, ne konuşmuşsa onu konuşuyordum.

Tek dizimin üzerine çökmüş karşımda tüm heybetiyle oturan Krala bakıyordum. Başım saygıyla hafif öne eğikti ama yine de dikti. Karşısındaki kim olursa olsun tamamen boyun eğmiyordu. Hemen yanımızda prens vardı.

''Tek başıma gidebilirim ya da bir komutan ile giderim. Ateş taşıyanlar bu krallığın sınırlarından çıkamaz üstelik ateşi yönlendirebilen bir ateş taşıyanı sınırların dışına göndermek istiyorsunuz.'' Prens tek dizinin üzerine çöktü. ''Kralım, lütfen bu riski almayın. Naire gelirse bu yolculuk tehlikelerle dolacaktır. Onu kaçırıp bir savaşçı olarak kullanmak isteyenler, tehlikeli gördükleri için öldürmek isteyenler ve daha birçokları. Tek gitmeme izin verin. Böylesi daha güvenli olacaktır.''

Naire yani ben bu korumacı sözlerle sinirlenmiştik. ''Kralım, prensin iyi niyetini anlayabiliyorum ama bu yolculukta hem kendimi hem de prensimizi koruyabilirim. Ülkem için bu yolculuğa çıkmam konusundaki kararınızı değiştirmeyin.''

Kral elini havaya kaldırdı. ''Son sözümü söyledim. Hemen yola çıkın ve o barışı yapmadan gelmeyin. Prens Bahir bu konuda size tam yetki veriyorum. Krallık için en iyi anlaşmayı yapıp gelin.'' Eliyle bir hareket daha yaptığında çıkmamız gerektiğini biliyorduk ve kralın huzurundan çekildik.

Dışarı çıkıp yalnız olduğumuz bir noktaya geçtiğimiz anda Prens öfkeyle konuştu. ''Kendini sürekli tehlikeye atmak zorunda mısın?''

Öfkelenmiştik. ''Bana çocuk gibi davranmayı bırak. Korumacı sevgili hallerini çekecek değilim. Ben bir savaşçıyım ve gerektiğinde savaşırım, kaçmam.''

''Neden bu kadar inatçısın Naire? Seni korumama neden hiç izin vermiyorsun?''

Bu sözlerle öfkemiz biraz olsun dindi. İçimizde yükselen sevgi öfkeyi temizlemişti. ''Ben kendimi koruyabilirim Prensim, ayrıca sana bilgi getirmek için bundan daha tehlikeli işlerle uğraşıyorum. Biraz olsun bana güvensen.''

Prensin mavi gözleri sevgi dolu bakıyordu. ''Sana güveniyorum ama senin için korkuyorum. Tehlikeye gözü kapalı yürüyorsun.''

Uzanıp yanaklarını sıktık. ''Evet çünkü o tehlike benim. Onlar benden korksun.'' Arkamızı dönüp gittiğimizde prensin iç çekiş sesiyle gülümsedik. Prensten hissettiğimiz sevgi, kendi sevgimizle birleşince tüm dünyaya yetecek kadar büyük bir sevgi ortaya çıkıyordu. Saf, kirlenmemiş bir sevgiydi ve şu anda Naire'nin sevgisini hissediyor olsam da hissettiğim bu sevgiyle içimde büyük bir mutluluk oluşmuştu.

Hızlı adımlarla yürüyüp eve geldiğimizde doğruca odaya geçtik ve yolculuk için hazırlanmaya başladık. Annemiz içeri girdiğinde ''Bu hazırlık ne için?'' diye sordu. Cevap vermeye fırsat kalmadan dış kapı gürültüyle açıldı ve babamızın sesi duyuldu. ''Naire!''

Odadan çıkıp babamızın olduğu tarafa yürüdük. ''Duyduklarımı doğru mu? Krallık dışına mı çıkacaksın?''

''Evet,''

Annemiz telaşla, ''Nasıl yani?'' diye sordu.

''Buna izin vermem.'' Babamız endişeliydi. ''Krallık dışı senin için tehlikelerle dolu.''

Derin bir nefes aldık. ''Baba, sakin olur musun? Bu emri Kral verdi keyfi gitmiyorum. Ayrıca kendimi koruyabilirim, ben senin yetiştirdiğin bir savaşçıyım.''

''Hayır, bunu kabul edemem. Ben de geliyorum.''

''Baba, senin burada yapacak işlerin var. Eger, görüşme yolunda gitmezse ve savaş kararı alınırsa orduların başına geçecek iyi bir komutan gerekiyor.''

''Siz neden bahsediyorsunuz;? Ne savaşı, ne görüşmesi?''

Annemize doğru döndük. ''Endişelenecek bir şey yok anne sadece kraliyet işleri, Prensle birlikte küçük bir yolculuğa çıkmam gerekiyor.''

''Ama sen bu krallık sınırları dışına çıkamazsın.''

''Kralın kesin emri anne,'' babamıza döndük. ''Bir baba olarak değil bir asker olarak düşünürsen sevinirim komutanım.'' Arkamızı dönüp odaya gittik ve bir kaç parça kıyafeti yanımıza alıp evden çıkmak için harekete geçtik.

Gitmeden annemiz ve babamıza baktık. ''Söz veriyorum çok dikkatli olacağım. Komutanım eğer görüşmelerle ilgili haber almak isterseniz akıl hocama gitmeniz yeterli.''

Evden ayrıldığımızda yüreğimizde bir ağırlık vardı. Bu yolculuk tehlikeli olacaktı bunu biliyorduk ve ne kadar başımız dik dursakta iyi bir savaşçı olamama korkusu vardı. Daha önce bir düşmanla savaşmamıştık ve bunun tecrübesizliği korkutuyordu.

Saraya geldiğimizde yolculuk için hazırlanan atların yanına gittik. Çok geçmeden prens ve yine bu yolculukta bize eşlik edecek birkaç asker geldi. Kral hemen yola çıkmamızı istediği için sabahı bekleyememiştik.

Atlarımıza binip yola çıktık. Sırtımızda oklarımız ve yayımız, belimizde kılıcımız, çizmelerimizin içlerinde hançerlerimiz vardı. Gelecek her türlü tehlikeye karşı tetikteydik.

Üç hafta yol aldık ve bir sorunla karşılaşmadık. Sonunda diğer krallığa ulaştık. Barış elçisi olarak saraya aldılar ve görüşme yapılmadan önce bir gece dinlenmemiz için beklediler.

Ertesi gün, Kral büyük bir salonda bizi kabul etti. İçeride Prens, biz yani Naire ve onun bedenindeki ben, Kral ve Kralın büyük oğlu veliaht prens ile bir komutan vardı.

Prens Bahir doğrudan konuya girdi. ''Buraya Kralımız adına süresi dolan barış anlaşmasını yenilemek için geldim.''

Kral abartılı tacıyla bizlere baktı. Ben yani Naire içinden gösteriş meraklısı diye düşünüyorduk. ''Bu görüşme için ağabeyiniz veliaht prensin gelmesini bekliyorduk. Sonuçta ülkenin gelecek kralı o olacak, anlaşmalar onunla devam edecek sizinle değil.''

Prens duruşunu bozmadı. ''Ağabeyimin ilgilenmesi gereken acil işleri vardı. Bu yüzden Kralın emriyle ben geldim.''

Kral bir süre sessizce bekledi. Eliyle işaret yaptığında komutan mühürlü bir kağıdı uzattı. ''Bu süresi dolan anlaşma, maddeler geçerliliğini koruyabilir ama ek isteklerimiz var.''

Prens böyle bir hamleyi bekler gibiydi. ''Şartlarınız nedir?''

''Doğayla birleşikler ile yapılan evliliklerde değişiklik istiyorum.''

''Ne gibi bir değişiklik?'' Bu soruyu Naire yani ben sormuştum.

Kral gözlerimizin içine baktı. ''Doğayla birleşiklerle olan evlilikler olduğu gibi devam edecek ama oğlum, bu ülkenin gelecek kralı,'' Elini yanındaki oğlunun omzuna koydu ve gözlerimin yani Naire'nin gözlerinin içine bakmaya devam etti. ''Doğayla birleşiklerin en kudretlisiyle evlenecek. Bu da iki krallık için sonsuz barışı sağlayacak.''

Prens Bahir'in sıkılı yumruğu masaya sertçe indi. ''Bu yakışıksız teklifiniz hiç olmamış gibi davranacağım. Bu konuda krallığımızın kuralları bellidir ve asla değişmeyecek. Sonu savaş demek olsa bile.''

Kral sakindi. ''Kral teklifi reddettiğinizi duyarsa nasıl bir tepki verir?''

''Ben buraya Kral adına geldim. Sözlerim Kralın sözleridir. Size sunacağım iki yol var. Ya eski anlaşmayı hiçbir değişiklik olmadan kabul edersiniz ya da savaş için hazırlanırsınız. Karar sizin.''

Konuşma aynı yönde uzun süre devam etti. Prens Bahir oldukça kararlıydı. Yapılan teklife sinirliydi ama kendisini bir şekilde zapt etmişti. En sonunda Kral eski anlaşmayı kabul etmek zorunda kalmıştı çünkü karşısındaki ülkede iki tane ateşi yönlendirebilen ateş taşıyan vardı ve ordusu ne kadar büyük olursa olsun daha savaşamadan askerleri yanıp küle dönerdi. Bunun bilincindeydi, pazarlık yapma lüksü yoktu sadece beni yani Naire'yi oğluyla evlendirerek durumu eşitlemeyi istemişti ama olmamıştı. Karşısında Prens Bahir gibi güçlü bir lider vardı.

Prens Velya'yı sadece gördüğüm kadarıyla tanımıştım, Kralın küçük oğluna tahtı neden bıraktığını bilmiyordum ama Bahir'de güçlü bir liderlik yönü vardı. Konuştuğunda insanları etkisi altına almayı başarıyordu.

Anlaşmanın yapılmasının ardından tekrar dönüş yoluna geçtik. 

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin