Rol yapmak en sevdiğim şeydi. Başrol bendim, hayatım bir sahne... Etrafımdakiler seyircilerim. Bu kocaman sahnede tek kişilik bir oyun sergilemekte artık yorucu gelmeye başlamıştı. Sadece bir günde yorucu gelmeye başlamıştı üstelik. Döndüğümden beri o kadar şey yaşamama rağmen şimdi yoruldum diyebiliyordum. Sanırım dibi görüyordum. Çokta büyük konuşmayacaktım, beni beklediğini bildiğim çoğu şey hala gerçekleşmemişti.

Artık yeni bir sistem oluşturmuştum. Oluşturmak zorunda kalmıştım çünkü eski yöntemlerimi kullanmaya devam etmem hem kendim için hem de akıl sağlığım için iyi olmayacağa benziyordu. Yeni sistemimde ise, her şeyi bir anda düşünmemeye çalışıyordum. Çokta başarılı olduğumu söylemezdim ama yine de bu şekilde zihnimi kandırabildiğimi düşünüyordum. Sistem Beren, bunu ertelemiştik. Fazla düşünmeye başladığım her an kendime bunu hatırlatıp, işlerin yoluna gireceğini söylüyordum.

Aslında tek bir kesin çözüm vardı. Onu da uygulayacak ne gücüm vardı ne de imkanım. Babamın gücünün beni hiçe sayar gibi bastıracağını bilsem de o seçeneği her zaman köşede tutuyordum. Çoğu gece sadece bunu düşünüyordum. Öylesine bir plan olmayacaktı, olamazdı da.

Her şeyle bağlantımı koparıp, herkesi arkamda bırakarak kaçıp gitmek... İşte tek kesin çözümüm buydu. Bir yandan da korkuyordum işte, filmlerdeki gibi olmaz ki... Hiçbir şey filmlerdeki gibi olmaz. Orada gördüklerimden daha karışıktı. Biliyordum, kendimi türlü filmlerin içinde bulmuştum. Bu sefer içinde olacağım filmde tek olacaktım, beni korkutan en büyük sebep buydu. Hayatımı seyircilerim olmadan oynayamayabilirdim.

Kaçıp gidiyorum diyelim, babam beni eliyle koymuş gibi bulurdu. Hadi kaçmayı başardım diyelim, beni bulurlar mı korkusuyla yaşayabilir miydim? Konuştuğum herkese mesafeli davranmak zorunda olacaktım. Bunu başarabilir miydim? Kimlik değiştirmeyi sevsem de bununla yaşamaya alışabilir miydim? Bir yere kadar. Eninde sonunda tekrar Beren olmak isteyeceğimi iyi biliyordum. Üstelik nazımı çekecek yeni insanlar da bulmak zor olacaktı.

Oysa bir aralar ne güzel yaşıyordum. Başım belaya girdiği anda bir sihirli sözcüğü söylemem yetiyordu. O bile beni bırakmıştı. Tanıdığım en güçlü kadındı o, onu gördüğüm anda benim bir parçam olduğunu hissetmiştim. Üstelik o da benim için aynısını söylemişti. Aramızdaki bağı kimse çözemiyordu. Ben bile çözememiştim. Neredeyse anne kız gibiydik. Onun etrafında olan en yakın insanlar bana onun küçük versiyonu olduğumu söylerlerdi. Onun da her zaman hoşuna giderdi. Belki de ben öyle düşünüyordum, beni ansızın bırakıp gitmişti. Demek ki kendisi aksini düşünüyordu.

Türkiye'ye döndüğümden beri ara sıra aklıma gelse de elimden hiçbir şey gelmeyeceğini biliyordum. O istemedikçe elimde hiçbir bilgi olmayacaktı. Yine de bana olur da bir gün ulaşırsa diye aklımda küçük bir konuşma hazırlamıştım. İlk önce özür dileyecektim, beni bıraktığı için kızdığımdan bu kadar şey yaptığımı söyleyecektim. Onu iyi tanıdığımı düşünüyordum, o da beni iyi tanıyordu. Kimse için indirmediği gardını sadece benim için indirmişti. Onu görebilmiştim. Özürlerimi kabul edeceğine de emindim. Sistem Beren, yine daldın.

Sisteme dönmem gerekiyorsa şuan aklımı meşgul eden iki konu vardı. Birisi karmakarışıktı. Diğeri ise saçma geliyordu. Saçma olan Emir'in bahsetmiş olduğu planıydı. Açılışın olduğu gecenin ertesi günü evime geldiğinde anlattıkları hala saçma gelse de denemeye değer olup olmadığını tartışıyordum...


9 GÜN ÖNCE

"Konuş, bak eğer dün senin işindi sen yaptın bilmem ne diyeceksen...-" Emir'in yanına aşağı indikten sonra onu evin içine sokmadan bahçeye götürdüm. Annem ve babamın evde olmamasına rağmen Emir ısrarla bahçede konuşmamız gerektiğini söylemişti. Neboş bize kahve getirene kadar bir şey konuşmamıştık. Ben lafa atlasam da Emir cevap vermediği için onu bekliyordum. Neboş kahveleri bırakıp gittikten sonra tekrar şansımı denemiştim.

HERANWhere stories live. Discover now