özel bölüm.

369 66 64
                                    

5K özel <3

şeye karar verdim, kitap her beşin katlarına ulaştığında özel bölüm yayımlayacağım fhdvcbcujxz neyse hadi hikayeye geçelim

-

altı yıl sonra, miyo'nun 11. yaş günü

"offf," arka koltukta oturan ve oflamak dışında hiçbir şey yapmayan miyo yavaşça ileri çıkıp öndeki iki koltuğun arasından kafasını uzatıyor. kiyoko ona geriye yaslanmasını, ani bir frenin ona zarar verebileceğini anlatırken miyo sıkılmış bir halde yola bakıyor. "nereye gidiyoruz ya?" diyor en sonunda.

kiyoko sesli gülüyor. "iddiayı kaybettin minik fare!"

yola çıkmadan önce girdikleri bir iddia... kiyoko, miyo'nun yol boyunca tam seksen kez nereye gittiğimizi soracağını söylemişti. bunun üzerine miyo gaza gelip bir kez bile sormayacağını, eğer sorarsa da doğum günü hediyesi olan bisikleti kuzenine vereceğini söylemişti.

kendisini aniden arkaya atıyor ve elleri ile yüzünü kapatıp bağırıyor küçük kızım. "hayır ya!" ikimiz de istemsizce gülüyoruz tepkisine. tekrar öne çıkıp kiyoko'ya bakıyor. "anne," diyor ağlamaklı bir sesle. "bisikletimi o kıza vermek istemiyorum."

kiyoko dişlerini göstererek gülümsüyor. "bir şartla iddiadan caymana hoş bakarım." diyor. ardından kendi yanağını gösteriyor. "öp bakayım."

miyo insanlara sevgisini gösterme konusunda pek iyi değil. bu özelliğini babasından aldığını düşünüyorum.

utangaç bir şekilde kiyoko'nun yanağını öptükten sonra koltuğun arkasına geçip kendisini saklıyor. dikiz aynasından ona bakıp gülüyorum.

"ne kadar kaldı ya cidden?" diyor utangaçlığını bir kenara bıraktıktan sonra. "baba, hediyen gittikçe büyüyor gözümde haberin olsun. bu kadar yolu çok büyük bir şey için gidiyor olsak iyi olur."

"çok büyük sayılmaz aslında yahu. tatile getirdim işte seni. daha ne istiyorsun?"

"tatile götüreceksen japonya'ya değil kore'ye götür beni baba. sevdiğim idollerin konserinden bir bilet al mesela baba. ya da araba yerine uçakla gidelim gideceğimiz yere baba."

"çok bilmiş." kiyoko arkasına dönüp ona uzanıyor ve burnunu yakalayıp sıktırıyor. "birlikte denize gireceğiz, daha güzeli var mı?"

"neden japonya'ya geliyoruz denize gireceksek ya? hawai hemen yanımızdı!"

onun tatlı isyanları eşliğinde şehir merkezine giriyoruz. miyagi, miyo'yu biraz olsun susturuyor. şehrin güzelliği karşısında suspus oluyor. kiyoko ile birbirimize kısa bir bakış atıp tebessüm ediyoruz.

nihayet şehir merkezine gelip arabayı bir ara sokağa park ediyorum. üçümüz arabadan inip biraz esniyoruz. saatlerdir yolda olduğumuz için yorgunluktan bitmiş haldeyim.

"sokaklar ne kadar temiz..." miyo telefonunu çıkarıp eski mimariye sahip birkaç evi ve temiz sokakları çekiyor. amerika ile japonya arasında dağlar kadar fark var, söylediği gibi.

kiyoko derin bir nefes alıp veriyor. "japonya'dayken bile miyagi'ye gelmemiştim. havası ne kadar temizmiş."

"şehri mi gezeceğiz şimdi?" diye soruyor miyo, heyecanlı heyecanlı. "denize gitmeden önce şehri gezelim baba lütfen."

"şehri gezecek enerjiyi kendimde bulamıyorum şu an bebeğim. hem, doğum günün bitmeden önce sana hediyeni vermem gerekiyor. o yüzden hediyeme gidelim bir an önce."

kırmızı kapaklı anı defteri # sakuatsuWhere stories live. Discover now