''Çok küçüksün.'' Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

''Ben küçük falan değilim. Sen fazla büyüksün.'' Gülmeye devam ederken, eğlenen bakışlarla beni süzdü.

''Sadece gördüklerime güvenerek söylemiyorum. Dokunarak da test ettim.'' Şaşkınlık nidası ile aralanan dudaklarımı öfkeyle birbirine kilitledim. Boynumdan yanaklarıma doğru tırmanan bir ateş vardı.

Bir şeyler söylemek söylemek istedim ama kelimeler can bulmadı dilimde. Sinirle örtüyü üstüme çekerek sırtımı ona döndüm ve yatağın en ucuna uzandım.

Gözlerimi sıkıca kapatarak uyumayı ve bu utanç dolu anı bitirmeye çalıştım. Fakat o asla bana yardımcı olmuyordu. Şimdi de sırtıma kadar sokulmuş ve o da yatmıştı. Beni belimden tutarak yatağın ortasına kadar kendisi ile birlikte sürükledi.

Belimde ki yangını göz ardı ederek,

"Ne yapıyorsun ya?" diye öfkeyle söylendim.

"Eşimin yataktan düşmesini engelliyorum."

Ben senin eşin değilim!

Çığlık çığlığa bağırma istediğimi zar zor kontrol altına aldım. Belime sıkıca sarılan kollarını, yanında fazlası ile küçük kalan ellerimle çözmeye çalıştım. Demir gibiydi! Milim dahi oynatamadım.

Boş çabam hoşuna gidiyormuş gibi kıkırdadı. Göğsünün titreşimi ayarlarımı bozuyordu. Nefesi saçlarıma karışıyor, benim ile bir bütün oluyordu.

"Bu küçük bedene bu kadar siniri nasıl sığdırdın?" Sözlerinde bir şey yoktu ama ses tonu beni sinirlendiriyordu. Bunu bilerek yaptığını düşünmeye başlıyordum. Alaylı sesi ile kollarına vurdum.

"Madem küçüğüm geri gönder beni! Sırnaşıp durmasana bana ya!" Kollarında çıkmak için verdiğim çaba nefes nefese bitti. O beni isteğiyle bırakmadan kurtulamayacaktım.

"Seni almak için iki yıl bekledim. Kurallar bozdum, kurallar kurdum. Sence seni bırakır mıyım?" Keskin ses tonu zafer ile doluydu. Sözlerini mühürler gibi nemli dudaklarını ense köküme bastırdı. Uzun bir öpücük ile süsledi ensemi.

Diken diken olan tüylerim ile yutkundum. Ruh değişimine adapte olamıyordum. Az önce pervasızca davranabiliyordum. Ama şimdi suspustum. Ne derse kabul edecektim. Bu ses tonu ile konuştuğunda üzerimde hakimiyet kuruyordu ve bu beni çok hırslandırıyordu.

Nefret ediyordum!

"Uyu şimdi benim küçük eşim." Bu seferde boynumu öptüğünde kalbim vuruşları ile çoktan benden bağımsız hareket etmeye başlamıştı. Burnunu saçlarıma dayayarak rahat bir konum aldığında beni de iyice kafeslemişti.

Bir kuş gibi çırpınan kalbim ile kolları arasında ufaldıkça ufaldım. Karanlığa dikili gözlerim onun ritmik kalp atışları ve düzenli nefesleri ile ağırlaşmaya başladı.

Uykuya yenilmek üzere iken uğultulu bir şekilde sesini duydum.

"Senin için ödediğim bedelleri bilsen yine de bana sırt çevirir miydin?"

***

Gözlerimi elbette parlak güneş ışıkları ile açmadım. Ama evrenin sonsuzluğunu görecek kadar şanslıydım (!)

Yatakta gerinerek kalktığımda oldukça dinç olduğumu hissettim. Ayrıca tek başımaydım. Ne kadar uyuduğum ile ilgili bir fikrim yoktu. Aslında zaman ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Sıkıntıyla oflayarak dinlenmiş bedenimi yataktan kaldırdım. Bir süre önümde ki eşsiz manzarayı seyrettim ve fark ettiğim ayrıntıyla heyecanla hareketlendim.

KaçışDonde viven las historias. Descúbrelo ahora