Kaldırımlar şahit

425 90 72
                                    

Nihayet yine bir gecenin gökyüzüne veda ettiği güneşin yeryüzüne uzanan ışıklarıyla uyanıp, kimseyi uyandırmadan okul yolunu tutmuş bir genç kız.

Okul onun için pembe renklere bürünmüş hayaller odasına adım atma yeri değil. Ama işte burdan Kaçmak istediği yere her sabah kalkıp adım atıyor. Okulu kimler mi sever? İyi dostlara sahip olanlar, gerçek yüzlerin yanında kendini bulanlar. Sanmıyorum yeterince yalanlara bürünmüş bir çok farklı renklerin tonlarında sahte gülüşlerin arkasında kalan insanlar...

Ve bu insanların arasında gerçekten gülüp ama arada ezilen suratlar var. Tamam evet sizin de anladığınız gibi bu kızda o ziyan olanlardan. Sevdiği insanlar tarafından kazıklanmış güvenini kaybettirdikleri yolda güvenini o yolda aramaya terkedilmiş bir kız. Ne olduğunu size anlatmayacağım bu kızdan dinleyin.

Az kalmış okul yolunun solmasına. Tam ilerde bakkalın solundaki yolun başından gelen okuldan bir arkadaşı. Diğerlerine göre daha az samimi olduğu ama belki de diğerlerine göre daha da güvenilir bir arkadaşı.

Yolun sessizliği o kadar gürültülüydü ki önümden giden arkadaşımın adımlarının sessizliği yolu susturmuş ve benim adımlarım ona eşlik edercesine ilerliyorduk. Yerdeki çakıl taşlarının seçilip seçilip ayağının altında ezilişlerini duyabiliyordum. Havanın sürekli bizi aldattığı aylardan biriydi, oda üzerine mavi şişme yeleğini almış bu aldatmaya karşılık veriyordu. Etrafta kimse olmadığından ister istemez gözlerimi biraz ona diktim. Benim onun arkasında olduğumu biliyordu ama dönüp hiç bakmamıştı. Bende böyle olunca yanına gitmek çok istedim, en azından yanına gelip selam vermeyi çok istedim. Normalde bu okulda kimsenin yanına gitmeyi beceremeyen bir insanım, yine beceremedim ama ilk defa bu kadar çok isteyip çok inatlaşmıştım.

Yürürken avuçlarımın içindeki sıcaklığı hissetmeye fırsatım olduğunda utanmaya başladığımı hissettim. Gözlerimi çocuğun üzerinden hiç alamıyordum. Etrafın sessizliği içinde adımlarının sesini duydukça kendimi ona bakmamak için inandıramıyordum.

Bir an önce yolun bitmesini çok istedim. Heyecandan gözlerim doluyordu, içimde bir şeyler düğümleniyordu. Neydi bu? Hayır hayır bir dakika. Yere göğe sığdıramadığımız o duygular içime sığmaya mı çalışıyordu? Çözüp etrafa fırlattıkları o duygular yeniden mi içime örülüyordu? Evet, işte tamda böyle oldu. Bir kelebeğin bana ansızın konmasıyla aşık olmuştum.

İşte Özbey'in hikayemde yer aldığı ilk perde böyleydi. Onun için arkadaştan öte bir ilişkimiz yoktu ama bende bundan fazlası vardı hatta dahası vardı...

O gün okulda neler yaşadığımı hatırlamıyorum. Ama sanki o gün ki duygularım hatta şu an bile bana dokunuyorlarmış gibi. Sanki tekrardan yaşıyormuşum gibi.

Ne yazık ki başta da dediğim gibi ben güvenini kaybetmiş renkli dünyasında kör olmuş, kör oldum deyip renklerin artık olmadığına inanmış biriyim...

𝘼𝙩𝙡𝙖𝙣𝙩𝙞𝙨~Where stories live. Discover now