❅ Kızıl Alev ❅

883 63 320
                                    

𝕭𝖔𝖑𝖚𝖒 8: 𝕶𝖎𝖟𝖎𝖑 𝕬𝖑𝖊𝖛

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

𝕭𝖔𝖑𝖚𝖒 8: 𝕶𝖎𝖟𝖎𝖑 𝕬𝖑𝖊𝖛

"Bunu ister misin?" Ağzında yuvarladığı şekeri kastettiğini anladığımda kaşlarım hafifçe çatıldı.

Kollarının arasından sıyrılıp bedenimi dikleştirdiğimde afallamış yüz ifademi düzenlemeye çalıştım. "Başka şekerim kalmadı çünkü." Hafifçe boğazımı temizledim. "Sevmem zaten ben şeker." Omuz silkip önüme döndüğümde hafifçe gülüyordu.

Kaçamak bakışlarla ona bakarak bu anı kaçırmak istemedim, düz ifadeleri yüzüne oturmuş bu adamı nadiren gülerken görmek garip hissettiriyordu.

Elimdeki silaha sarılıp tek hamlede, ıskalamadan hedefe ateş ettiğimde şaşkınlıkla bana baktı. "Kolay öğreneceğimi söylemiştin?"
"Bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim." Hafifçe güldüm. "Kolay bir kadın değilimdir Hazar Çelebi." Kaşlarımı hafifçe kaldırdım.
Elimden silahı aldığında birkaç adım öne ilerledi ve odaklanarak atış yapmaya hazırlandı.

"Bu şeker sevgisi nereden çıktı? Hem de aynı şeker."Hızlı bir atış yaptıktan sonra kurşun sesi beynimde yankılandı. Bedenini bana çevirdi
"Özel bir nedeni yok."

Başımı anladığımı belli edercesine salladım. Yanımda durup bedenimi dikkatlice süzdü ve ağzımı açıp bir şey söylememi beklemeden ellerini kollarıma koydu. Ben lâl kesilmiş gibi hiçbir şey söylemiyorken o kollarımda ellerimi gezdiriyordu ama bunu öyle bir ciddiyetle yapıyordu ki sanki biraz sonra üzerimde otopsi yapacaktı.

"Ne yapıyorsun?" Dedim sorgulayıcı bir tonla. "Kolların çok güçsüz. Seni pamuk üstünde mi taşıdılar bugüne kadar?"

Göz devirdim ve ellerinden kurtuldum. "Öyle göz devirme boşuna. Bundan sonra bedenini geliştirmeye çalışacağız."

"Ciddi olamazsın?" Dedim ciddiyetinin gayet de farkında olarak. "Gayet ciddiyim Hare." Şekerli nefesi bana meydan okurcasına yine rüzgardan kopup burnuma vurarken gözlerimi birkaç saniye açıp kapadım.

Cebinden arabasının anahtarını çıkardığında ani bir hareketle tuttum. "Arabayı sen süreceksin." Kaşlarım çatıldı. "Ne demek ben süreceğim? Ölmek mi istiyorsun?"

"Ölürsek de kalırsak da beraber, itiraz yok." Burun kıvırarak konuşmayı sevmeyen şu adama baktım. Söz konusu çıkarları olduğunda ağız dalaşına girilemeyecek kadar konuşkan olduğu belliydi.

Arabanın ön koltuğuna geçip yerleşirken oldukça tedirgindim. Hazar Çelebi yan koltuğuma oturup kemerini bağladığında ben de kemerime uzandım. "Sıkışmış mı bu, takılmıyor." Çekmeye çalıştığımda hâlâ gelmiyordu.

"Dur, bırak bana." Diğer tarafıma doğru uzanıp kemeri çekerken yüz mesafesi bana haddinden fazla yakındı. Kalbim bu görüntüyle çırpınırken yutkundum. Şu an ne oluyordu bana?

HARELERİNE DÜŞEN YANGINLARWhere stories live. Discover now