Zerya gözündeki yaşı silip "hayır ben papatya değilim Azad için mavi orkideyim onun gibi değerli ve kıymetli yım"

Titreyen dudakları ile gözündeki yaşı silip "Gewer isteyerek benden vazgeçmedi. Azad sonunda ölüm bile olsa beni bırakmaz " göz yaşlarını elleriyle silip kafasını olumsuzça salladı ve "sen gerçek değilsin "diyerek gördüğü halüsinasyonun yanından geçip elini kapı kulpuna attı. Banyodan çıkmadan duyduğu sesle kaskatı kesildi.

Kafasında duyduğu" Fırat'tan korkma suyu çok soğuk değil"sözleriyle giyinme odasına girdi ve ilk bulduklarını hemen üstüne geçirip yatak odasına girdi.

Azad olmadığı için tek başına kahvaltı yapmak istemiyordu. Daha doğrusu artık tek kalmaktan korkuyordu.

Alt kata indiği gibi terasta gelen gülüşme sesleri ile adımlarını oraya yönlendirdi. Azad'ı gördüğü gibi hızlı adımlarla ona doğru ilerleyip sedire oturdu ve hiç beklemeden kolunun altına girip ona sarıldı. Bu ne Azad'ın ne de orada olanların beklediği bir şeydi. Azad karısını kolunun altına alıp onu kendisine doğru çekti. Onlara bakan kimseyi umursayacak durumda değildi. Zerya'nın çenesini tutup kaşlarını çatarak bakışlarını karısının yüzünde gezdirdi. Endişeli bir tınıyla "Hálin güzelim ne oldu"

Zerya bakışlarını Azad'a çevirip ağzını açıp kapadı. Bakışlarını çevresinde gezdirdiğinde tek başına olmadığını görünce Azad'a dönüp "kabus gördüm seni göremeyince de korktum"

Azad gözlerini kısıp "sadece kabus gördüğün için bu kadar korktuğuna emin misin?"

Bahoz ağa ve diğerleri dikkatli bir şekilde onları izliyordu.

Zerya elini boynuna götürüp kaşıyarak gülümsedi ve "iyiyim her sabah seninle beraber uyanmaya alışığım göremeyince her nedense endişelendim"

Azad onu tekrar kendisine çekip dudaklarını anlına bastırdı ve ayağa kalktı. Orta sehpada bulunan bakır sürahiye ilerleyip bir tas su doldurdu ve geri dönüp karısına uzatıp içmesine yardımcı oldu.

Mehmet bey gördüğü sahneyle kalbi sıkıştı ve elini göğsüne götürüp okşamaya başladı. Rima'da ölmeden bir kaç hafta önce işten döndüğü bir vakit merdivenleri inip sımsıkı kendisine sarılmıştı. Boğazı düğüm düğüm düğümdü yanında oturan Pervin elini tutup sıkınca elini hızlıca çekti. O gün Rima ilk defa yanında kalmasını gitmemesini istemişti lakin Havin kapıya gelip hasta olduğunu ve baba seninle kalmak istiyorum diye yalvarmıştı. Mehmet bey hatırladığı detayla yüzünü sıvazlayarak ayağa kalktı, gömleğinin ilk üç düğmesini açarak orada uzaklaştı.

Rima ilk defa yanında kalmak istemişti ama o ondan istediği bir geceyi bile ona verememişti. Havin'in elini tuttuğu anda o çocuk kadar sana ihtiyacım var ne olur gitme kafamdaki sesler susmuyor deyişi ona dönüp ilaçlarını iç ve uyu diye verdiği cevaptan sonra onun yaşadığı hayal kırıklığıyla gözündeki yaşlarla beraber titreyen ses tonuyla gitmeme izin vermiyorsan bari yanımda dur. Zira ben delirmek üzereyim demişti.

Ondan son defa bir şey isteyişiydi ve istek ömür boyu kalbine dert olarak nakış edilmişti. Nefes alamadığını hissediyor ve nefes almak istemiyordu. Konaktan çıktığı gibi hızlı bir şekilde arabasına bindi ve ezbere bildiği yolu kısa bir süre içinde sürüp mezarlığa geldi.

Bu aralar çok sık buraya gelir olmuştu. Sarsak adımlarla mezarlığın içine girip aynı adımlarla yürüdü. Mezar birkaç metre kala durdu. Onun mezarına gidecek yüzü yoktu. Adımlarını yaşarken Rima'ya atamadığı gibi mezarına da atamıyordu. Büyük bir nefes alıp annesinin mezarına yürüdü. Annesinin mezarının yanına çöküp başını eğdi. Sanki Rima onu görüyor gibi utanıyor ve çekiniyordu. Biliyordu buraya gelişi bile yüzsüzlüktü, boğazı düğüm düğüm bir şekilde hıçkırdı. Omuzlarına aldığı ah büyüktü ve yıllar geçtikçe altında ezildiğini hissediyordu.

Mardin'e Tutsak. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin